İmralı tecridinin emsalinin olmadığını belirten avukat Cengiz Yürekli, Öcalan’a “volta attığı” gerekçesiyle verilen disiplin cezasının şantaj ve tehdit yöntemi olduğunu söyledi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan, uluslararası komplo sonucu getirildiği İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 23 yıldır ağır tecrit altında tutuluyor. Öcalan, 27 Temmuz 2011 tarihinden itibaren yıllarca “hava muhalefeti” ya da “koster bozuk” gerekçeleriyle aile ve avukatlarıyla görüştürülmedi. Bu görüşme engeli, 15 Temmuz 2016’da darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) sonrası yasal kılıfa büründürülerek, 6 aylık avukat ve aile görüş yasağı şeklinde devam etti. Daha sonra Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik çözüm perspektifini odağına alan savunmalarına ek olarak hazırladığı ve “cezaevi idaresi” kanalı üzerinden 2009’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gönderdiği “Yol Haritası”, 23 Eylül 2020’de 6 ay boyunca avukatlarıyla görüşmesinin önüne engel olarak konuldu.
VOLTA ATMAK YASAK!
Bu gerekçeyle getirilen engelin süresi 23 Mart’ta dolmasına rağmen her hafta düzenli olarak avukatların yaptığı görüşme başvurularına ise, olumlu ya da olumsuz herhangi bir yanıt verilmiyor. Öcalan’a Ocak ayında verilen ancak avukatlara tebliğ edilmeyen bir disiplin cezası daha olduğu öğrenildi. Aile, vasi ve avukatlarıyla görüştürülmeyen Öcalan’a, bu kez 2018 yılının Eylül ayında “volta attığı” gerekçesiyle disiplin cezası verildiği ortaya çıktı. Öcalan’la aile görüşü, bu cezayla gerekçelendirildi. Öcalan’ın itiraz etmesi ve 3 ay verilen cezanın bitmesine rağmen görüşme engeli sürüyor.
Müvekkili Öcalan’a verilen 3 aylık disiplin cezasını değerlendiren Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Cengiz Yürekli, cezayı ve Öcalan’ın itirazını Türkiye’nin AİHM’e verdiği bir yanıtla öğrendiklerini söyledi. Yürekli, verilen disiplin cezalarının yanı sıra, tecrit ve tecritle amaçlan hedefe karşı Öcalan’ın ortaya koyduğu tutum üzerinde durdu.
HAYATTAN KOPARMA
Tecridin genel anlamının hayattan bütünüyle koparmaya denk geldiğini söyleyen Yürekli, tecridi “Bütün hayati varlığınız, yeteneğiniz ve refleksinize dönük bir saldırı durumudur. Fiziksel ruhsal düşünsel duygusal sosyal bütün yeteneklerinizi köreltmeye dönük bir uygulama oluyor. Bunu uygulama aşamaları beklenen amaca göre farklılık gösteriyor. Bu nedenle sıradanlaşmış haliyle tecrit işkencedir. Benzeri kavramlarda üretilmiştir tecrit için, hatta ‘beyaz ölüm’ kavramı da kullanılmakta. İnsanın bütün düşünme yeteneklerini, duyularını körelten, hayata ve canlılığa dair bütün yetenekleri bitiren bir uygulama. Bu anlamda yaşam hakkını tehdit eden bir durumdur” diye açıkladı.
İMRALI’NIN EMSALİ YOK
Öcalan’a uygulanan tecrit sisteminin boyutu ve yansımalarına değinen Yürekli, bunun emsalsiz olduğunun altını çizdi. Bu tecridin uluslararası komplonun devamı niteliğinde olduğunu belirten Yürekli, “Türkiye’nin bir organizasyonu değildir, uluslararası sistemin düşündüğü ve harekete geçirdiği aynı zamanda zemin sunduğu ve hala desteklediği uygulama, sistemdir” dedi.
İMRALI SİSTEMİ TEŞHİR OLDU
Öcalan’ın tecrit sistemine bu kadar dayanacağının öngörülmediğini dile getiren Yürekli, “Bu kadar bir direniş sergileyeceği öngörülmemişti. Bu sistemin temsilcileri pozisyonundaki AİHM ve CPT, bu durumu öngörmemişti. Sayın Öcalan insanüstü bir direniş ortaya koydukça, bunun meşruiyet zemini de artık ortadan kalktı. İmralı sistemi teşhir oldu. İmralı’daki tecrit sistemi Sayın Öcalan şahsında şu anlama gelmekte; tecrit Türkiye halklarına dayatılan savaş konseptidir, çatışma ve savaşın her daim hüküm sürmesidir” diye belirtti.
HİÇ HABER YOK
Tecridin halkları birbirine düşürdüğü ve kutuplaştırmayı derinleştirdiğini ifade eden Yürekli, avukat ve aile görüş yasaklarının hukuki bir dayanağının olmadığını vurguladı. Yürekli, “Öcalan ve diğer müvekkillerimizden hiçbir şekilde haber alamıyoruz. Bunun hiçbir yasada açıklaması, karşılığı yok. Kendi yasalarımızda, uluslararası yasalarda yer almayan, aynı zamanda ahlak ve vicdanda da yer almayan bu tecridi nasıl uyguluyorsunuz?” diye sordu.
DÜŞ DÜNYAYA KAPATILDI
“Yol Haritası” nedeniyle verilen disiplin cezasını hatırlatan Yürekli, bunun bir inandırıcılığı, geçerliliği ve karşılığının olmadığını söyledi. Bunun bir yasağa konu olmasının mümkün olmadığını dile getiren Yürekli, “2011 yılından 20 Temmuz 2016’ya kadar ‘hava bozuk’, ‘gemi bozuk’ gibi fiili imkansızlıklar sebebiyle görüşme yaptırılmadı. Daha sonra yasal bir alt yapı oluşturmak amacıyla OHAL gerekçe oldu. Tek bir kararla iki yıl boyunca avukat aile görüş hakkı gibi bütün görüş hakları yasaklanarak, İmralı dış dünyaya kapatıldı. Akabinde de bir yasal dayanak oluşturmak, avukat yasaklarının yapılmaması adına 2009 yılında Sayın Öcalan tarafından verilen ‘Yol Haritası’ gerekçe sunularak, avukat yasakları geliştirildi” şeklinde konuştu.
BİR MESAJ VERİLİYOR
“Yol Haritası”nın Kürt sorunun demokratik çözümü konusunda şiddetin sonlanması ve toplumun onurlu bir barışa hazırlanmasını içerdiğini kaydeden Yürekli, şöyle devam etti: “Bu zaten AİHM’e bir ek beyan olarak sunulmuştu. Bu idare ile dışarıya ulaşılmıştı. Bu nedenle bir yasak konusu edilmesi mümkün değildir. Ancak burada Sayın Öcalan’a ‘Sen barış için çabalıyorsan, sen Kürt sorunu konusunda fikirler sunuyorsan, buna karşı geliştirilecek olan tecrit sistemidir’ deniliyor. Böylesi bir mesaj verilmektedir. Esas olanda bu mesajı görüp doğru anlamaktır:”
YASAL DAYANAĞI YOK
Yürekli, verilen disiplin cezalarına dair avukatları olarak bilgi alamadıklarını, “volta attığı” gerekçesiyle verilen disiplin cezasının da yaptıkları başvuru kapsamında Türkiye’nin AİHM’e verdiği cevapla öğrendiklerini söyledi. Yürekli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Her şeyden önce bir yasal dayanak oluşturmak durumu söz konusu. Bu bir baskı politikası ürünüdür. Cezalandırma şantaj ve tehdit yöntemidir. Ne şekilde hareket edileceğini göstermek adınadır. Bir kere burası bir toplama kampı değildir. Bir spor faaliyeti sırasında nasıl davranacağınızı kimse size dikte edemez. Spor faaliyetinin içeresinde ne şekilde yürüyeceğinizi ne şekilde hareket edeceğinizi kimse karar veremez. Türkiye infaz yasasında böyle bir durum söz konusu değil.”
TEPKİ YETERSİZ
Öcalan’ın yanı sıra İmralı’da bulunan Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım’a da aynı gerekçeyle disiplin cezasının verildiğini aktaran Yürekli, “Sohbet etmeyi engellemeye dönük bir durum söz konusu. Bu durum ile birinin Kürtçe konuştuğu için katledilmesi aynı anlamı taşımakta. Buna karşı geliştirilen tepkilerde yetersiz. İmralı öngörülemez bir sistemdir. Bu nedenle buna karşı hukuksal olmayan meşru olmayan bu uygulamalara karşı tepki gösterilmeli. Her yerde itirazın yükseltilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
TOPLUMSAL HAFIZA HEDEFLENİYOR
Öcalan’ın sesinin dışarıya yansımasının sürekli yeni gerekçelerle engellendiğini dile getiren Yürekli, bu nedenle kendisinden bir haber alamadıklarını kaydetti. En son temasın 25 Mart olduğunu anımsatan Yürekli, “Bu tarih itibariyle ne kendisinden ne de yanında bulunan arkadaşlarından herhangi bir haber alma durumu söz konusu değil. Bunun amaçları var elbette. Sayın Öcalan, değerleri ve toplumsal bir hafızayı temsil etmektedir. Bu tecrit hali ile Sayın Öcalan’ı fiziken ve ruhen bir çökertmeye doğru götürmeye çalışıyorlar. Ayrıca bir diğer hedefi ise toplumsal hafızaya dönüktür. Bu hafızayı yıkmaya, sıfırlamaya dönük bir girişim var. Kamuoyunun O’nu unutması beklentisi içindeler. Siyasal ve politik etkisini minimize etme çabası söz konusudur” dedi.
ÖCALAN’IN POZİSYONU
Öcalan’ın her yönüyle Kürt soykırımına yüksek sesle karşı çıktığını vurgulayan Yürekli, şöyle konuştu: “Aynı zamanda buna karşı çözüm üreten bir pozisyondadır. Böyle bir hafıza da söz konusudur. Öcalan’ın dışarıya gönderdiği plan ve projelere bakalım. Hiçbiri şiddet ve çatışmaya işaret etmiyor. Şu anda durumu buna indirgemek isteyenler var, bu kendini aldatmak eksik bakmaktır. Öcalan, halkların bir arada yaşamasına dönük çözüm önerileri sunuyor. Ekoloji, kültür ve birçok siyasal soruna da çözüm önerisi sunuyor. Bu perspektifin dışarıya yansıması engelleniyor. Çünkü bu perspektif, beli bir azınlığın rant ekonomisi üzerinden, savaş ekonomisi üzerinden, kendini halklar üzerinden yaşanılır kılması engelleyen bir perspektif.”
ÇIKIŞIN ANAHTARI: ÖCALAN
Öcalan’ın çözüm perspektifinin bu azınlığın çıkar elde etmesine karşı panzehir olduğunu dile getiren Yürekli, “Bu kaos ve krizden çıkma yöntemidir. Her kim ki demokratik bir çözüm sunuyorsa, Sayın Öcalan’ın ismini zikretmiyorsa, İmralı tecrit sistemine karşı çıkmıyorsa, bu hukuksuzluğa karşı söz söylemiyorsa, bu toplumun hafızası ile oynamaktır. Bu Kürt halkının bilincini bulandırmak ile ilgili bir durumdur. Konjonktürel olmanın ötesine geçmez. Eğer bu toplumsal kaos haline karşı bir çıkış olacaksa, tecridin kaldırılması gerekiyor. Buna karşı tepkilerin ortaya konulması gerekiyor” diye noktaladı. (MA)