Mazlum Ihlamur, Türkiye’de insan hakları aktivisti olarak başladığı yolculuğunda, çocuk yaşta tutuklanma, cezaevi ve ajanlık dayatmalarıyla yüzleşti.
Almanya’ya iltica eden Ihlamur, yaklaşık beş yıldır süren hukuki mücadelesinde hala oturum hakkı elde edemedi. Ailesine yönelik baskılar ve zorlayıcı iltica süreci, onun hikayesini, insan hakları ve adalet arayışının simgesi haline getiriyor.
Türkiye’de ve Almanya’da çocuk yaşta başlayan hukuki mücadelesini sürdüren Mazlum Ihlamur, ajansımızın sorularını yanıtladı.
Mazlum, öncelikle Türkiye’deki hayatından ve Almanya’ya iltica etmene neden olan koşullardan bahseder misin?
Türkiye’de insan hakları aktivisti olarak çalışıyordum. Ancak siyasi görüşlerim ve faaliyetlerim nedeniyle sürekli baskı altındaydım. İlk defa 2009’da henüz 16 yaşındayken 8 Mart dünya emekçi kadınlar eylemi sonrası tutuklandım. Yaklaşık 1 yıl 8 ay Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde kaldım. 18 yaşımı doldurduğumda Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne, yani siyasi tutsakların bulunduğu hapishaneye sevk edildim. Burada da 1 yıl 4 ay kaldıktan sonra şartlı tahliye ile serbest bırakıldım. Türk polisi ve MİT, ajanlık yapmamı dayatarak bana ve aileme büyük baskılar uyguladılar. Almanya’ya iltica etmeye karar vermemin ana nedenlerinden biri de buydu. “Ben buradayken 3 kez ailemin evine gittiler. Yeter artık” diyerek, Türk polisi ve MİT’in aileme yaptığı baskıları vurgulamak istiyorum.
Türkiye’den ayrıldıktan sonra Almanya’ya varış sürecinde neler yaşadın? İlk hukuki zorluklar neydi?
Almanya’ya varmak hiç kolay olmadı. Sınırlardan geçerken birçok zorlukla karşılaştım. Almanya’ya ulaştığımda ilk olarak iltica başvurusu yaptım. Ancak başvurumun incelenmesi uzun sürdü ve bu süreçte kamplarda kaldım. Hukuki prosedürlerin karmaşıklığı ve dil bariyeri, süreç boyunca en büyük zorluklarım oldu.
Almanya’da yaklaşık beş yıldır iltica etmiş durumdasın, ancak hala oturum hakkı elde edemedin. Bu süreçte ne gibi hukuki zorluklar yaşadın?
En büyük zorluklardan biri, iltica başvurumun kabul edilmesi için gerekli belgeleri ve kanıtları toplamak oldu. Türkiye’den ayrılmadan önce, çeşitli sebeplerle bazı önemli belgeleri elde edememiştim. Baskılar ve tehditler nedeniyle, birçok belgeye ulaşmak ya da onları güvenli bir şekilde saklamak mümkün değildi. Bu eksiklik, Almanya’daki yetkililere durumumu tam anlamıyla açıklamamı zorlaştırdı. Belgeler olmadan, karşılaştığım baskıların ve tehditlerin ciddiyetini kanıtlamak çok daha zor hale geldi. Almanya’da, hukuki destek almak da başka bir büyük zorluktu. Dil bilmiyordum, bu da hem iletişim kurmayı hem de karmaşık hukuki süreçleri anlamayı son derece güçleştiriyordu. Dil bariyeri, avukatlarla ve resmi yetkililerle etkili bir şekilde iletişim kurmamı engelledi. Almanya’daki hukuki sistemin karmaşıklığı ve maliyetleri, mücadelemi daha da zorlaştırdı.
Maalesef, iltica başvurumun kabul edilmesi için gereken belgeleri sağlama ve durumumu kanıtlama süreci oldukça uzun sürdü. Bir mahkeme başvurumuzu reddetti ve bu karar, durumumu daha da zorlaştırdı. Şu anda hala mahkeme süreci devam ediyor ve oturum hakkı elde edemedim. Bu belirsizlik içinde yaşamak psikolojik olarak çok yıpratıcı.
İltica sürecim devam ederken, çeşitli geçici kamplarda ve barınaklarda kaldım. Bu süre zarfında dil kurslarına katıldım ve çeşitli işlerde çalışarak geçimimi sağlamaya çalıştım. Şu anda hala oturum hakkı elde edemedim ve mahkeme sürecim devam ediyor. Ancak hukuki destek almaya devam ediyorum ve hakkımı savunmak için mücadele ediyorum.
Türkiye’deki ve Almanya’daki hukuki sistemler arasındaki farklar hakkında ne düşünüyorsun?
Türkiye’de hukuki süreçlerin genellikle siyasi etkiler altında kaldığını ve bağımsız yargının zayıf olduğunu düşünüyorum. Almanya’da ise hukukun üstünlüğü prensibinin daha güçlü olduğunu ve birey haklarının daha fazla korunduğunu gözlemledim. Ancak Almanya’daki iltica sürecinin de oldukça karmaşık ve uzun olduğunu söylemem gerek. Her iki sistemin de kendine özgü zorlukları var.
Türkiye’den Almanya’ya iltica etmeyi düşünenler için ne gibi tavsiyelerin var?
Öncelikle, hukuki süreçler ve gerekli belgeler hakkında detaylı bilgi sahibi olmalarını tavsiye ederim. Destek alabilecekleri yerel ve uluslararası STK’larla iletişime geçmeleri önemli. Ayrıca, dil öğrenmek için ellerinden geleni yapmalılar çünkü bu, uyum sürecini çok daha kolaylaştırıyor. Sabırlı olmaları ve pes etmemeleri de çok önemli.
Mazlum Ihlamur’un hikayesi, birçok mültecinin yaşadığı zorlukları ve mücadeleyi gözler önüne seriyor. Onun yaşadıkları, insan hakları ve adalet arayışının önemini bir kez daha hatırlatıyor.
(Frankfurt/Almanya – İdris Yayla)