DİYARBAKIR – 1990’lı yıllarda devlet baskısıyla başlayan adaletsizliği bugün hasta tutuklu yakınlarının ölüme terk edilmesiyle yaşayan Reşahat Ada, Diyarbakır Barosu’nda sürdürdüğü Adalet Nöbeti’yle cezaevlerinin kapılarını açmakta kararlı.
Adalete duydukları özlemle soluğu adliye kapısında alan onlarca kadından Reşahat Ada (45), hasta tutuklu kardeşi Hamdusena Ada (31) için Diyarbakır Barosu’nda başlatılan Adalet Nöbeti’ni sürdürüyor. Reşahat Ada, sadece kardeşi için değil, 27 yıldır tutuklu olan iki kuzeni ve tüm hasta tutuklular için adalet talep ediyor.
Göç, işkence, cezaevi… Kürtlere reva görülen her türlü baskıyı yaşayan Reşahat Ada, Diyarbakır’ın Silvan ilçesine bağlı Sêdeqnê (Bayrambaşı) köyünde dünyaya gelir. 10 çocuklu bir ailede büyüyen Ada, yaşadığı köyde evlenir, kızı Hilal 1 yaşına bastığında eşini kaybeder.
SÊDEQNÊ YAKILIR
Devletin, tüm zor aygıtlarını Kürtler üzerinde denediği 1990’lı yıllarda geniş ailesiyle birlikte yaşayan Reşahat Ada’nın aile üyelerine koruculuk dayatılır. 1994 yılında köye baskın yapan askerler, koruculuğu reddeden Ada ailesine ait evleri tek tek yakar, birçok eve baskın yapar ve köylüler gözaltına alınır. Gözaltına alınanlar arasında Reşahat Ada’nın babası Mehmet Sıddık Ada (84) ve kardeşi de vardır. Gözaltında kaldıkları sürece baba-oğul dönemin her türlü işkencesine maruz kalır.
KÖYDEN GÖÇ EDERLER
Ölümden “yalın ayak” kaçan aile üyeleri, kentin merkez Bağlar ilçesine yerleşir. Reşahat Ada, anne ve babası ile evli olan 3 kız kardeşiyle aynı evde yaşamaya başlar. 45 gün tutuklu kalan baba ve oğlu serbest bırakılsa da doğup büyüdükleri köyü terk etmek zorunda kalan Ada ailesini yeni baskılar, gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya kalır.
İKİ KUZENİ 27 YILDIR TUTUKLU
Köyden kente yapılan göçün ardından 1995 yılında Reşahat Ada’nın kuzeni Ahmet Kolakan ve Osman Klavuz gözaltına alınıp tutuklanır. “Örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılanan iki kuzen 27 yıldır tutuklu. Birçok cezaevine sürgün edilen Kolakan, Balıkesir Cezaevi’nde tutuluyor. Osman Klavuz’un tahliye edilmesi gerektiği yerde, infazı yakılarak tahliyesi ertelenir.
Tek başına hayatın tüm yükünü omuzlayan bir yandan değerleri için, diğer yandan kızı için mücadele eden ve hep bu yönüyle tanınan Reşahat Ada’nın kardeşi Hamdüsena Ada, 2011 yılında gözaltına alınır. Ailesinin düğün hazırlığı yaptığı, hatta kınasını dahi hazırladığı Hamdüsena Ada, bir arkadaşının düğününe gittiği Lice’de gözaltına alınır ve “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanarak Diyarbakır Cezaevi’ne gönderilir, kısa bir süre sonra Rize Cezaevi’ne sürgün edilir. Uzun yıllar Rize Cezaevi’nde kalan Ada, uzun uğraşlar ve verilen dilekçeler sonucu yeniden Diyarbakır Cezaevi’ne sevk edilir.
KIZI TUTUKLANIR
2015’e gelindiğinde ise Reşahat Ada’nın kızı Hilal Ada (32), Bismil’de seçim çalışması yaptığı sırada gözaltına alınıp tutuklanır. Hakkında “örgüt üyeliği” iddiasıyla dava açılan Hilal Ada, 6 yıl Gebze Cezaevi’nde kalır. Reşahat Ada, hem kızının hem de kardeşinin aynı anda görüşüne gitmeye çalışır. Bu süre zarfında da tutuklular için yapılan her eyleme katılarak, adalet talebini haykırmaya başlar. 2018 yılında ise Reşahat Ada’nın bir diğer kardeşi Mevlüd Ada gözaltına alınıp tutuklanır.
CEZAEVLERİ ARASINDA MEKİK DOKUDU
Reşahat Ada için artık İstanbul, Rize ve Diyarbakır’daki cezaevleri arasında mekik dokuduğu günler başlar. Önce kızını ziyaret etmek için Diyarbakır’dan otobüse binen ve 24 saatlik bir yolculuktan sonra İstanbul’a varan Ada, görüşün ardından aynı gün bir o kadar yol kat ederek, Diyarbakır’a varır. Kardeşi Hamdüsena’nın ziyaretine gidebilmek için de kilometrelerce yol giden Ada, Rize’ye yaptıkları yolculukta yaşadıkları zorlukları şu sözlerle anlattı: “Görüşe gitmek için yola çıktık. Rize sınırlarında aracımız bozuldu. Kar diz boyu kadardı. Saatlerce araçta mahsur kaldık. Hava çok soğuktu. Isınmak için camiye gitmek istedik. İmam ‘Cenaze olmadan kapıyı açamayız’ dedi. Ölmek üzereydik. Babam o zaman 77 yaşınaydı. O da annem de hastaydı. Benim de ellerim donmak üzereydi. Babam imama ‘Kapıyı aç cenaze var’ dedi, kapıyı açtılar. Cenazeyi sordular, babam bizi gösterdi, ‘hepsi ölmek üzere’ dedi. Bu şartlarda yolculuk yaparak yarım saat görüşler için Rize’ye gittik. Onu gördükten sonra ailem rahatlıyordu. Kardeşimi gördükten sonra ölsek de gam değildi.”
Reşahat Ada, daha sonra aynı hafta kardeşi Mevlüd’ün görüşüne gidebilmek için cezaevinin yolunu tutar. Okuma-yazma ve Türkçe bilmeyen Reşahat Ada, özellikle batı illerine yaptığı yolculuklarda çok zorlanır.
CENAZEYE KATILMALARINA İZİN VERİLMEZ
Aynı anda iki kardeşinin ve kızının tutuklu olduğu 10 Eylül 2018 tarihinde, Ada’nın kardeşi Abdurahman Ada, suda boğularak yaşamını yitirir. Cenazesi defnedilmeden her 3 cezaevine de haber verilir. Cenazeye ve taziyeye katılmaları yönüne verilen tüm dilekçeler, “güvenlik” gerekçesiyle reddedilir. Hamdüsena ile Mevlüd Ada, yaşamını yitiren kardeşlerini, Hilal Ada da dayısını son kez göremez.
‘ÖLDÜĞÜNE İNANMIYORLAR’
Reşahat Ada, bu olayın ailesinde bıraktığı travmayı şu sözlerle anlattı: “2 kardeş ve kızım tutukluydu. Abdurahman yaşamını yitirdiğinde 3 cezaevine de dilekçe verdik. Cenazeye ve taziyeye katılmalarını istedik. Ancak her 3 cezaevi de kabul etmedi. Kardeşlerim bu olaydan çok etkilendi. Abdurahman’ın cenazesine katılamadıkları için hala öldüğüne inanmıyorlar. Bu bize yaşatılan zulüm değil de nedir?”
Hilal Ada, 7 yıl tutukluluğun ardından 2021 yılında, Mevlit Ada ise 2019 yılında serbest bırakılır. Ancak evli ve çocukları olan Mevlüd Ada, cezasının onaylanması üzerine Avrupa’ya gitmek zorunda kalır.
6 KEZ KAPISI KIRILIR
Reşahat Ada’nın verdiği adalet mücadelesinde sayısız kez evine baskın düzenlenir. Her baskında evi dağıtılır. 2020’de kapısı kırılarak evi 6’ncı kez basılan Ada, gözaltına alınır. 9 gün gözaltında kalan Ada, daha sonra serbest bırakılır. Ada, yaşadığı baskıyı şu sözlerle ifade etti: “Evime çok kez baskın yapıldı. Sayısını hatırlamıyorum. 6 kez kapımı kırdılar. Her kırdıklarında artık yeni kapı yaptıramadığım için gidip eskicilerden hurda kapı alıp takıyordum. Yıllardır bu zulüm kesintisiz sürüyor. Ama ben de namazımı kılıyor, orucumu tutuyorum, diğer yandan da mücadele veriyorum, onlara boyun eğmiyorum.”
TUTUKLULARIN SESİ OLMAK İÇİN…
Kalp ve böbrek hastası olan ve her ay iğne yapılması gereken Hamdüsena Ada ise 11 yıldır tutuklu. Koronavirüs salgını nedeniyle 3 yıl boyunca kardeşinin açık görüşüne gidemeyen Reşahat Ada, hasta tutukluların serbest bırakılması için diğer ailelerle birlikte her yolu dener. Önce sokaklara çıkıp eylem yapan, cezaevi önlerinde açıklama yapan Ada, diğer yandan da resmi kurumların kapısını çalar. Ada’nın çaldığı her kapı yüzüne kapanır.
Hasta ve infazı yakılan tutukluların yakınları Ocak ayında siyasi partilerle bir dizi görüşme gerçekleştirmek için Ankara’nın yolunu tutar. Reşahat Ada’nın da içinde olduğu grup, Ankara’da bir kez daha sesini duyurmak isterken, polis engeliyle karşılaşır. Reşahat Ada’nın engellemelere karşı duyduğu öfke, burada yüzüne yansır. Polis saldırısında 80 yaşında bir kadının yere düşmesine tepki gösteren Ada’nın o ana ait öfkesi ve direnişi, bir fotoğraf karesinde somutlaşır.
ADALET İSYANI!
İnancını, öfkesini diri tuttuğunu söyleyen Ada, 4 ay yakın bir süredir seslerini duyurmaya çalıştıklarını ve bunu sağlamadan da Adalet Nöbeti’nden vazgeçmeyeceğini söyledi. “Ağladık duymadılar, kamuoyuna çağrı yaptık duymadılar, biz de buraya gelerek nöbete başladık” diyerek, yine nöbet yerleri olan Diyarbakır Barosu’ndan sesini bir kez daha duyurmaya çalışan Ada, tüm ailelerle birlikte direnişle cezaevlerinin kapılarını açmaya kararlı.
ANKARA ZİYARETİ
Ocak ayında Ankara’da siyasi parti ve çeşitli kurumlara yaptıkları ziyareti hatırlatan Ada, “Nöbette iki ayımız doldu, daha sonra Ankara’ya gittik. Birçok partiyi gezdik. SP, CHP, DEVA… Onlara hasta tutuklulardan söz ettik. Bizi olumlu karşıladılar, dinlediler. Ancak hala bir gelişme yok. Ne adalet sağlandı, ne de çocuklarımız serbest bırakıldı. Bu saatten sonra bir çözüm bulunmadıkça, nöbetimizi bırakıp hiçbir yere gitmiyoruz” dedi.
DİSİPLİN CEZASI
Böbrek ve kalp hastası olan, her ay iğne kullanması gereken kardeşinin cezaevinde 20 gardiyanın saldırısına uğradığını hatırlatan Ada, “Şimdi üzerlerinde baskı ve şiddet var. Üç hafta görüşme yasağı vermişler. Cezayı niye vermişler bilmiyorum. Bize söylemediler ama tahmin ediyoruz. Ya bir kitap okumuşlardır, ya dillerini konuşmuşlardır ya da baskı şiddet uygulamayın demişlerdir. Dört duvar arasında nasıl bir suç işlemiş olabilirler ki?” sözleriyle tepki gösterdi.
“Tutuklulara yapılanlar zulümdür” diyen Ada, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz aileleri olarak onları asla yalnız bırakmayacağız. Dışarıda sesleri olmaya devam edeceğiz. Bizi duymayanlara, görmeyenlere inat daha fazla görünür olacağız. Bunca yaşadığımız baskı ve kötü muameleye rağmen hala dilimizde barış sözcüğü var. Biz anneler olarak, kadınlar olarak, barış ve eşit bir yaşam istiyoruz. Ama çocuklarımız, kardeşlerimiz olmadan olmaz.” (MA / Arjin Dilek Öncel – Özgür Paksoy)