İktidarın yeniden kaos, korku politikalarını devreye koyduğuna dikkat çeken HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Başaramayacaklar, bizler bu oyunu bozacak tecrübeyi, kararlılığı halk desteğini ve inancı büyüttük” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında değerlendirmelerde bulundu. Sancar’ın gündeminde partilerine yönelik saldırılar, ekonomideki kriz, sınır ötesi saldırılar var.
Engelliler Haftası’na değinerek, konuşmasına başlayan Sancar, “Engellilerin sesine kulak vermek, onların yaşadıkları sorunları, eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri konuşmamız ve birlikte çözüm aramamız gerekiyor. Altına imza attığımız BM Engellilerin Hakları Sözleşmesinin gereklerini 12 yıldır yerine getirmeyen Türkiye’deki iktidarın tüm engelli grupların temel hak ve özgürlüklerini büyük risk altına soktuğunu buradan hatırlatalım, vurgulayalım” dedi.
‘ENGELLİLERİN SORUNLARI AĞIRLAŞMAKTA’
Sancar, engellilerin derin yoksulluğu ve işsizliği, kamu hizmetlerine erişmemesi, temel yurttaşlık haklarından yoksun bırakılması ve daha birçok ayrımcı uygulama acil çözümler üretilmesi gereken temel sorunları olduğunu söyledi.
Sancar, “Biliyoruz yaşanan ekonomik çöküş toplumun bütün kesimlerini ağır bir şekilde etkiliyor ama bazı kesimler bundan çok daha büyük pay alıyor. Bu toplumsal grupların başında engelliler geliyor. Yıllardır devam eden bu ekonomik çöküş ve sıklığı artan döviz şokları öncelikle engellileri ve ailelerini mağdur ediyor. Türkiye’de kaç milyon engellinin yaşadığını bile resmi olarak bilmiyoruz. Tamamen siyasi bir mesele olan engelliliği, sadece tıbbi bir çerçevede ele alan muhtaçlık ve hastalık ölçüsüyle gören eksiklik veya sakatlık yaklaşımını yeniden üreten mevcut politikalar, engellilerin sorunlarını daha da ağırlaştırmaktadır” diye belirtti.
‘ADALET TEMEL HEDEFİMİZ’
Engellilik meselesinin ana gündemleri olduğunu kaydeden Sancar, “Engelliliği bir kimlik mücadelesi, bir farklılık alanı olarak değerlendiriyoruz ve asla sadece tıbbi bir mesele olarak görmüyoruz. Egemen engellilik ideolojisi ret üzerine kuruludur. Bizler HDP olarak tüm farklılıklarıyla engellilerin kabulü ve tanınması üzerine sosyo-politik bir mesele olarak ele alacağımız bu mücadele alanı için bütün engellilerle birlikte hareket ediyor ve hep birlikte adalet istiyoruz. Hiçbir toplum kesiminin adına değil her zaman onlarla birlikte yürüyoruz. Şimdi de aynı adalet mücadelesini engellilerle birlikte yürütüyoruz ve bunda da sonuç almak için her türlü imkanımızı seferber ediyoruz. Adalet burada da temel hedefimizdir” ifadelerini kullandı.
‘GÖÇMEN MESELESİ İSTİSMAR EDİLİYOR’
Ekonomik, siyasal ve toplumsal krizlere çözüm üretemeyen bir iktidar olduğunu aktaran Sancar, mültecilere yönelik nefret söylemlerine dair şunları söyledi: “Bu iktidarın ana çabası temel gayreti kriz algısını yönetmek ve sürekli kriz odağını değiştirmektedir. Türkiye ekonomisi tarihinin en yüksek enflasyon oranlarından biriyle toplum tarihinin en büyük yoksulluk ve sefalet ile karşı karşıya iken iktidar yarattığı krizlerin üzerini yeni krizler üreterek kapatma telaşındadır. Şimdi gündemde sığınmacılar göçmenler meselesi var ve herkes bu meseleyi araçsallaştırarak kullanmaya çalışıyor. Tabii ki bu kesimlerin başında iktidar geliyor. İktidar da sığınmacılar göçmenler meselesini araçsallaştırıyor istismar ediyor. Milyonlarca sığınmacı ve insani kriz Suriye iç savaşını tahrik eden hatta savaşın tarafı olan yayılmacı politikalarının sonucu olarak karşımızda durmaktadır. Sorunların kaynağına inmeyen her türlü sorunları ağırlaştırmaktan başka bir sonuç yaratamaz. Sorunların kaynağı ile yüzleşmeyen, yüzleşmeye cesaret edemeyen yaklaşımların çözüm üretmesi de mümkün değildir.
SAAT BAŞI KARAR DEĞİŞTİREN İKTİDAR VAR
Ekonomik çöküşü, enflasyonu durduramayınca topluma göçmenler ve sığınmacıların geri gönderilmesi üzerinden hikayeler sunulmaya çalışıldı. İktidar önce bu hikayenin başını çekti. Yürüttükleri politikanın samimi olmadığı ortada çünkü bu sorunun kaynağının kendileri olduğunu, kendi politikaları olduğunu kabul etmeye yanaşmadıkları gibi sürekli aynı anlayışı sürdürmekte ısrar ettiler. Önce ‘göndereceğiz’ dediler sonra ‘sahip çıkacağız’ diye ağız değiştirdiler. En son AKP Genel Başkanı dünkü konuşmasında gönüllü dönüşler için gerekli imkanların sağlanacağını söyledi. Neredeyse saat başı karar değiştiren bir iktidarla karşı karşıyayız. Karşımızdaki bu sorun yaşadığımız bütün sorunlar gibi son derece ağır insani toplumsal siyasi boyutları olan bir meseledir. Öyle saat başı karar değiştirerek, ağız değiştirerek araçsal ve çıkarcı yöntemlerle, yönetilecek bir mesele değildir.
ÇARK ETMEK ONLARIN EN İYİ BİLDİĞİ İŞ
Suriyeli sığınmacıların geri gönderileceğine dair yandaş medyada her gün yeni bir haber servis edilirken birdenbire AKP Genel Başkanı başka bir dil kullanıyor. Yandaş medyanın da işi zor. Onlar da hangisine sarılacakların kestiremiyorlar. Bir gün önce sert yorumlarla servis ettikleri haberlere karşı AKP Genel Başkanı başka bir söz söyleyince afallıyorlar ama çark etmek onların artık en iyi bildiği iştir. Dönüyorlar, tekrar dönüyorlar. Döne döne başları da artık iyice sersemlemiş durumda. Çünkü hakikati anlatan, anlatmak için her türlü mücadeleyi yürüten ve her türlü bedeli göze alan HDP var. Çünkü bu ülkede insan onurunu esas alan demokratik, barışçıl bir geleceği inşa etmeyi hedefleyen güçler var. İşte HDP, onların başında geliyor. Bizim başımızı çektiğimiz bu çizgi onların başını döndürecek elbette. Bu baş dönmesinin sonucu iktidardan düşmek olacaktır.
KARARLI ÖNCÜLÜĞÜ ÜSTLENECEĞİZ
Bu büyük insani ve siyasi meseleyi öteki düşmanlığını körükleyen bir biçimde günlük siyaset için araçsallaştıran sadece iktidar değildir. Maalesef diğer muhalefet partileri de veya kendilerine muhalefet partisi diyen çevreler de aynı oyunun bir parçası durumundadırlar. Nefret, kin, gerilim ve düşmanlık politikalarından başka bir yol tanımayan anlayışlar şimdi de bu politikaları sığınmacılar göçmenler üzerinden hayata geçirmeye çalışıyorlar. Evet nefret, kin, düşmanlık ve günah keçileri yaratmak politikası bu ülkede geniş bir kesime yayılabiliyor maalesef. Kökleri derinlerde olan bir anlayış. Ama bu toplumda sağduyuyu, insan onurunu, adalet fikrini esas alan büyük bir çoğunluğun olduğuna da inanıyoruz. Bu çoğunluk güçlü bir ses, kararlı bir öncülük bekliyor. O güçlü ses işte buradadır. Bizdedir, kararlı öncülüğü de bizler mutlaka üstleneceğiz bunu gereklerini mutlaka yerine getireceğiz. Bu ülkenin çözümsüz olmadığını nefret politikalarına teslim edilemeyeceğini bu toplumun düşmanlaştırma, yarıştırma anlayışına mahkum edilmeyeceğini işte bu öncelik rolümüzle herkese gösteriyoruz. Göstermeye devam edeceğiz. Sığınmacılar, göçmenler meselesini çözebilmek için önce yüzleşmek gerekir, dedim. Önce sebepleri kaynakları görmek gerekir. Bunu her mesele için de söyleriz.
BU ANLAYIŞI DEĞİŞTİRECEĞİZ
Biz en başından beri Türkiye’nin Suriye’deki savaşa dahil olmaması, çetelere destek vermemesi konusunda net uyarılar yaptık. Vekalet savaşlarının ve askeri müdahalelerin muhtemel sonuçlarını ortaya koyduğumuz argümanlar bugün doğruluğu açıkça kanıtlanmış birer veri olarak önümüzde duruyor. Savaştan kaçmak zorunda kalan, evini yurdunu, geçmişini anılarını, yakınlarını yitirmiş olan insanları hedefe koyarak telafi edeceklerini düşünüyorlar. Böyle bir anlayışı kabul etmiyoruz. Nefret, kin, düşmanlık ve hedef gösterme üzerinden yürütülen her türlü politikaya açıkça karşı çıkıyoruz, çıkmaya devam edeceğiz. Bizim politikalarımızın temelli sığınmacı ve göçmen meselesinde de aynıdır. İnsan onurunu esas alıyoruz, hak temelli yaklaşımı benimsiyoruz ve çözümün sebepleri ortadan kaldırmaktan geçtiğini söylüyoruz. Eğer gerçekten insan onuruna yaraşır bir çözüm, hak temelli bir yaklaşım ortaya koyamazsınız bu toplumu sürekli bir gerilim çatışma nefret ve öfke ortamında tutarsınız. Bugün göçmenlere sığınmacılara yöneltilen bu öfke kin nefret yarın toplumun başka bir kesimine yöneltilecektir. Geçmişte bunun sayısız örneklerini gördük. Düşmansız nefret objesi üretmeden siyaset yapamayan anlayışın bu ülkeyi bugün içende bulunduğu karanlığa mahkum eden sürükleyen anlayıştır. Biz bu anlayışı değiştireceğiz. Bir tek biz kalsak bile bunu savunan ısrar edeceğiz. Ama tek değiliz.
ORTAK ÇÖZÜM İÇİN ÇALIŞMALAR YAPIYORUZ
Ayrıca çözüm nedir diye sorduklarında çözümün de bu kadar uzak ve zor olmadığını rahatlıkla anlatabiliriz. Geçmişten bugüne kadar ürettiğimiz raporlar yaptığımız çalışmalar var bugün içinde çözümü ortak akıl ve mücadele ile bulacağız. Bunun için çalışmalarımızı yürütüyoruz, ilgili bütün toplum kesimleriyle bütün STÖ’ler ile demokratik çevrelerle ortak çözüm programı üretmek için çalışmalar yürütüyoruz. Ama bu çalışmalarda vazgeçmeyeceğimiz temel ilkeler var bunun üzerine somut programımızı da inşa edeceğiz. O da bölgesel barıştır. Bölgesel barışı hedeflemeyen, savaş politikalarında ısrar eden savaş politikalarına örtülü veya açık destek veren anlayışların ne göçmen, sığınmacı sorununu çözmesi mümkündür ne de bu topluma barışı, huzuru refahı ve demokrasiyi getirmesi mümkündür.
HDP ÇÖZÜMÜN ADRESİDİR
‘Göçmenleri, sığınmacıları göndermeyeceğiz, gönüllüğü esas alacağız’ diyen iktidar bir yandan bu sorunun kaynağı olan savaş politikalarını derinleştiriyor. Güney’de operasyonlarla, Suriye’de askeri militarist politikalarla krizi derinleştiriyor. Sebep savaştır, mülteci, göçmen sığınmacı meselesi bunun sonucudur. Tarih hep böyle göstermiştir. Bugün de yanı hakikat gözlerimizin önünde durmaktadır. Buna karşı da ülkesinde demokrasiyi, eşit yurttaşlığı, onurlu yaşamı savunmayan hiçbir anlayışın bu sorunları çözmesi mümkün değildir. İşte HDP tam da bu çizgiyi savunduğu için çözümün adresidir ve bu krizlerden çıkışın meşalesidir.”
GEZİ DAVASI
Sancar, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu iktidar sorunları çözemeyince krizlerin içinde debelenince, çareyi baskıyı artırmakta zulmü yükseltmekte buluyor. Kumpas davalarıyla muhalifleri susturmaya çalışıyor. Çeşitli provokasyonlarla topluma korku yaymaya çalışıyor. Mesela Gezi davası gözlerimizin önünde. Tarihte rastlayabileceğiniz en rezil kurmaca yargılamalardan biriyle karşı karşıyayız. Herkesin gözü önünde bir kumpas sergilendi, gözlere soka soka kurmaca yalan bir yargılama yürütüldü. Ve ağır cezalar verildi yargılananlara da. Başta Osman Kavala olmak üzere diğer arkadaşlarımıza da ağır cezalar verildi. Amaç beli amaç toplumu sindirmek, itiraz iradesini yok etmek korkuyu derinleştirmek. Ama kimsenin korkacağı yok. Asıl korku bu politikalardan medet umanlarda, korktukları için daha fazla baskı ve zulüm uygulamaktadırlar. Bakın Gezi yargılaması ile ilgili dünya tarihinde en kara sayfalarda yer alan yargılamalara bakın. Onlardan bile daha kirli bir kurgu var. Gezi yargılaması dünya hukuk ve yargı tarihinde kirli kumpas kurgu yargılamaları listesinin en başında yer alacaktır. Bu utanç bu tezgahı kuranların alnından ebediyen silinmeyecektir.
KOBANÊ DAVASI’DA ÇÖKECEK
Aynı şey Kobanê davası içinde geçerli. Her gün yeniden yeniden rezillikleri ortaya seriyoruz. Sanık sandalyesinde oturtulan hakikati her gün arkadaşlarımız yüzlerine haykırıyor. Kendi buldukları tanıklar bile isteklerinin değil aksinin ifadesini veriyorlar. Kobanê Kumpas davası da dünya yargı tarihine aynı kara listenin başında geçecek şekilde yer alacaktır. Orada güya yargılananlar tarihin en parlak ve aydınlık sayfalarında onurlu duruşlarıyla anılacaklar ve bu kumpasları tezgahlayanlar en kirli ve kara sayfalarda yerlerini alacaktır. Bu dava elbette çökecektir. Gezideki haksız adaletsiz yargılamanın sonucu verilen hükümler elbette geçersiz kalacaktır.
BOYUN EĞMEYEN BİR HDP VAR
Bunun için ortak demokratik mücadeleyi büyütmeye, bu iktidarı hep birlikte değiştirmeye ve bu düzeni yine birlikte değiştirmeye ihtiyacımız var. Düzeni de değiştireceğiz, iktidarı da göndereceğiz. Buna gücümüz var yeter ki ortak demokratik mücadelede kararlılığımızdan bir an bile vazgeçmeyelim, inancımızda en ufak şekilde şüphe duymayalım. Gücümüz var, inancımız var mutlaka da sonuç alacağız. Bakın provokasyonlarına devam ediyorlar. Evet ortalığı bulandırarak, kaosu ve korku havası yayarak, sonuç alabileceklerini düşünüyorlar. Toplumun rızasını kaybettikçe, toplumu korkuyla, kaos tehdidiyle, rehin alma yöntemlerini devreye sokuyorlar. Başaramayacaklar çünkü bizler de bu oyunların farkındayız, o günden bu güne onlar aynı oyunu bozuk ve kötü şekilde tekrar tekrar sahneye koydukça; bizler bu oyunu bozacak tecrübeyi, kararlılığı halk desteğini ve inancı büyüttük. İşte o nedenle diyoruz, biz kez daha denediklerinde altında kalacaklar. Kesin olarak altında kalacaklar. Çünkü karşılarında boyun eğmeyen demokratik siyasette ısrar eden halkla bütünleşme hedefinden asla sapmayan ortak demokratik mücadele hedefinde kararlılığını sürekli ortaya koyan bir HDP var.
OYUNLARA ALET OLMAKTAN VAZGEÇSİNLER
İşte Genel Merkezi’mizin önüne yine provokasyon amaçlı bir tezgah koydular. Kadın Meclisi Sözcümüz, milletvekili arkadaşımız sevgili Ayşe Acar Başaran, kolluk görevlileri tarafından dünyanın gözü önünde tehdit edildi. Bu tehditler bizim için yeni değil ama herkes görsün ki bu seviye, bu ülkeyi karanlığa getiren, bu sefalet ve kanlı döngünün sebebi olan zihniyettir. Orada polis sıfatıyla arkadaşımıza o tehdidi yöneltenlerin hangi amaçlara hizmete ettiğini biliyoruz. Adalet arayışımız ve hedefimiz bu oyunlara alet olanlara da bir uyarı olmalıdır. Bu oyunları tezgahlayanları, kuranları başlarındakileri, çetecileri, suç örgütleriyle ilişkileri ayan beyan ortada olanları biz bu iktidarı değiştirdiğimizde elbette gerçek bağımsız yargının adaletine göndereceğiz ama onlara alet olanlar da yarın öbür gün kendi başlarına bırakılacaklarını bilsinler. Bu oyunlara alet olmaktan vazgeçsinler.”
O TEZGAHI YÜZLERİNE ÇARPTIK
Bu provokasyonların yapıldığı saatlerde enflasyon oranları açıklanmıştı, yüzde 70. Tabii bu TÜİK’in verileri ama gün boyu bu mesele konuşulmadı. Enflasyonun son 20 yılın en yüksek seviyesine çıktığı – o da çarpıtılmış rakamlarla – haberlerde yer almadı. Tezgah belliydi, kendi medyalarını canlı yayın araçlarıyla genel merkezimizin önüne yerleştirdiler. Gün boyu oradan canlı yayın yaptılar. Kendi provokasyonlarını canlı yayınladılar. Ama dediğim gibi onu boşa çıkardık halkımız da şunu bilsin. Burada yapılmak istenen bizim üzerimizden yoksulluk zulüm politikalarını halkın gündeminden çıkarmak dikkatleri başka yere çekmek ve mücadele azmini zayıflatmaktır, karamsarlığı ve umutsuzluğu yaymaktır. Gün boyu enflasyon konuşulmadı, genel merkezimiz önünde yapılan bu acemice ve çirkin tezgahı canlı yayınladılar. Sonuç ortada. O tezgahı aldık onların yüzüne çarptık. Bunu demokratik siyasetteki ısrarımız, mücadeledeki kararlılığımızla yaptık. Aynı zamanda büyük dayanışma ile ortaya koyduk.
PROVOKASYONLAR DAYANIŞMA İLE ALIŞIR
Evet pek çok çevre, kuruluş, siyasi parti dayanışma ziyaretlerinde bulundular partimize. Mesajlar açıklamalar yayınladılar. Bir kez daha gördük ki, bu provokasyonları ve buna bağlı kaos planlarını boşa çıkarmanın en etkili yolu dayanışma ve ortak mücadeledir. Bu tezgah ellerinde patlamıştır bundan önceki pek çok tezgah gibi. Biz yine daha da güçlü bir şekilde yolumuza devam ediyoruz, edeceğiz. Bizi niye hedef alıyorlar. HDP’ye niye bu kadar saldırıyorlar, bu provokasyonlar, bu kumpaslar niye. Çünkü biliyorlar ki gerçek alternatif kendi kurdukları bu rant savaş ve talan düzenine karşı gerçek alternatif HDP’dir. HDP’nin yürüttüğü politikalar ve izlediği amaçlardır. Çünkü savaş değil barış diyor, çatışmaya karşı diyalog ve müzakere diyor. Talana karşı doğayı savunuyor, tekçiliğe karşı merkeziyetçiliğe karşı güçlü çoğulcu yerel demokrasi diyor. Hak ve adalet diyor herkes için hak ve adalet diyor. Ayrıştırma düşmanlaştırma politikalarına karşı birlikte yaşam diyor. Her türlü ayrımcılığa karşı eşitlik diyor. Erkek egemenliğine karşı kadın özgürlüğü ve eşitliği diyor ölüm siyasetine karşı yaşam siyaseti diyor. İşte o nedenle hedefteyiz ve bunu bu kadar açık, kararlı tutarlı savunan başka hiçbir parti yok bu ülkede.
HDP GERÇEK ALTERNATİFTİR
Bugün HDP’yi, Türkiye haklarını savunmak AKP-MHP ittifakını Türkiye halklarına içirmek istediği baldıran zehrine dur demek anlamına gelir. O nedenle biz kimsenin kimseden üstün olmadığı bir düzeni kararlılıkla savunacağız. Türk’ün Kürt’ten Sünni’nin Alevi’den erkeğin kadından üstün olmadığı, emekçinin hakkını aldığı eşit ve özgür yaşam mücadelesini vermek bugün AKP MHP ittifakının düşmanlık politikalarına karşı en güçlü cevap olacaktır. Hiç kimsenin makbul vatandaş olmadığı, herkesin eşit yurttaş olduğu bir demokratik düzeni kurmak HDP’nin hedefidir ve bu iktidara karşı gerçek alternatiftir. O nedenle herkesi bu topluma ortak demokratik düzen hedefinde buluşmaya çağırıyoruz. Öyle iktidarın kurduğu tezgahlar, çizdiği oyun sahasına girerek bu topluma çıkış yolunu kimse sunamaz. Bu oyunu bozma iradesi olmadan iktidarın beslendiği zihniyeti değiştirme kararına sahip bulunmadan bu ülkede bu kısır döngüyü kırmak mümkün değildir.
İKTİDAR GİDECEK
Evet bunun da mümkün olduğunu bu kısır döngüyü bu kanlı döngüyü bu sefalet ve rezalet düzenini değiştirmenin mümkün olduğunu halklarımız gösteriyor. 8 Mart’ta kadın mücadelesi bunun en güzel örneklerini meydanlarda verdi. Newroz’da milyonlar bu iradenin sesi oldu. Bu arayışın adresini gösterdi. Ve 1 Mayıs. Emekçiler yüz binlerle, milyonlarla alanlara aktılar. Adalet eşitlik insan onuruna yaraşan demokratik bir yaşamı hep birlikte haykırdılar. Şimdi bütün bu sesleri birleştirdiğimizde çözüm adresi de kendiliğinden ortaya çıkıyor. Kadın mücadelesini, Kürtlerin yılmadan on yıllardır verdiği o büyük mücadeleyi ve emekçilerin o haklı mücadelesini birleştirdiğimiz gün bu düzen değişecek, bu iktidar gidecek. İşte o zaman bu ülkeye aydınlık da gelecek. Ortak mücadeleyle, ortak iradeyle kararlı yürüyüşle. Ve mutlaka gelecek.
ÇARE BELLİ
Hangi verilerle konuşsak ekonomideki sefaleti nasıl anlatsak. Uzun uzun örnekler vermek mümkün ama yoksulluk sınırının bugün 17 bin 340 TL düzeyine geldiğini hatırlatalım. Asgari ücret ile bu rakamı karşılaştırın. Milyonlarca işçi, asgari ücretle çalışan emekçi açlık sınırının altındadır. İşsizlerin sayısı iktidara göre 3,5 milyon. Gerçek sayı biliyoruz ki 8 milyon civarındadır. Bu insanlar sefalete ve açlığa bu iktidarın savaş politikaları talan sömürü ve rant uygulamaları nedeniyle bu şartlarda yaşıyorlar. Çare de belli. Savaş politikalarını durduracağız. Hedefimizde toplumsal sorunları diyalog ve müzakere ile demokratik siyasetle çözmek olacak. Emekçiye ve bütün mağdur toplum kesimleri toplumsal adaleti getirecek düzeni kuracağız bölgesel barışla da bu ülkenin halklarının bütün Ortadoğu’ya örnek bir irade ortaya koymasını sağlayacağız. Mücadelemiz o nedenle önemli görevimiz ağır ve sorumluluğumuz büyüktür. Hem bu ülkede düzeni değiştireceğiz hem de bölgede barışın öncüsü olacağız. Her türlü savaş tezgahına suç ekonomisi ve siyasetine karşı çıkarak başaracağız. Halklarla birlikte bu topraklarda bu bölgede yaşayan halklarla birlikte başaracağız bunu başarmak zorundayız. Bu günler uzak değildir. Buna herkes gönülden inansın. Halka gerçek alternatifi inançlı ve kararlı bir şekilde gösterdiğiniz zaman bu halk ve toplum buna kulak verecektir. İşte o zaman bu düzen tekrar söylüyorum değişecek bu iktidar gidecek ama yerine ona benzer başka bir yönetim değil, halk için halkla birlikte yönetmek isteyen güçler gelecek, bizler geleceğiz.
İKTİDARIN BEKA MESELESİ VAR
MSB’nin 2021 faaliyet raporuna bakın yurtdışındaki operasyonlar için 2021 yılında sadece 2,2 milyar TL harcanmıştır. Emekliye, üreticiye, öğrenciye, çalışana verilmeyen paralar dış operasyonlara harcanıyor. Gerekçe topluma beka olarak sunuluyor. Bir beka sorunu var bu doğrudur. Bu toplumun ve ülkenin bekası meselesi değildir. Bu iktidarın bekası meselesidir. Bu iktidar varlığını sürdürmek için bu politikalara sarılıyor. İşte biz de bu politikaları boşa çıkartarak bütün kurgularını bozacağız ve yerine eşit yaşam, adil düzen, demokratik sistem ve büyük barış inşa edeceğiz. Bu bizim görevimiz ama aynı zamanda gücümüzün yettiği bir hedeftir. Gücümüz buna yetiyor. Kararlılıkla bu yolda ilerleyelim. Işık o dur. O ışıktan gözümüzü ayırmayalım. Ortak mücadeledir. Ortak mücadeleyi büyütmektir. Makam mevki sayı meselesi değildir bu. Sadece sandıkla sınırlı bir mesele de değildir.
DEMOKRASİ GÜÇLERİNE ÇAĞRI
Bu geleceği kurma meselesidir. Seçim bunun önemli bir parçasıdır ama tek aracı değildir. Ortak mücadeleyi büyüttükçe geleceği inşa etme iradesini güçlendirdikçe, seçim meselesini de en güzel şekliyle en etkili biçimiyle mutlaka birlikte çözeceğiz. Yani o seçimde nasıl davranacağız, nasıl ittifak içinde kendi gücümüzü büyüterek parlamentoya en güçlü şekilde taşıyacağız onu, mücadele ederken zaten birlikte karşılaştıracağız. Onun için ortak mücadeleyi sağlamlaştıralım. Bu zemini büyütelim, güçlendirelim bu zemin üzerine parlamentoya en güçlü iradeyle halkların temsil edileceği sonucu alalım. Alırız arkadaşlarım, mutlaka alırız, yeter ki inanalım buna. Yeter ki bu konuda küçük hesapları ve ayrıntılara takılmayı bırakalım. Hayır; ayrıntılar önemsizdir demiyorum ama hep birlikte mücadele ettikçe her şeyi birlikte konuşmak da mümkündür. Bütün demokrasi güçlerine çağrımdır; gelin mücadeleyi büyütelim. Türkiye’yi bu kısır döngüye mahkum eden iki kutuplu düzenden birlikte çıkaralım. Ve çıkarmak için de yeterince birikimimiz ve gücümüz var. Yürüyelim arkadaşlar.
GEMİ SU ALIYOR
Dün Cumhurbaşkanı bir paket açıkladı. Hani bu krize karşı bir çözüm. Tabi gene dalga mı geçiyorlar diyeceğim ama hiç öyle havaları yok. Çok ciddi görünüyorlar. Konut müjdesi adı altında açıklanan paket. Ortada müjde falan yok vatandaş için. Açıklanan paketin tek hedefi var yandaş müteahhitleri kurtarmak. Başka bir şey yok. Taneyle domates almak zorunda bırakılan insanlara milyonluk binaları satmayı planlıyorlar Vatandaş taneyle domates alıyor, onlar diyor ki gel sana kredi verelim ev al. Yaşanabilecek bir konut fiyatı diyelim ki 700 bin lira ise tamamı kredi olarak almaya kalkarsa asgari ücretli bir vatandaş çekeceği kredi için ayda ödeyeceği taksit miktarı 9,994 lira yani 10 bin lira. Gel diyorlar sana konut verelim. Sen kredi çek ayda da 10 bin lira para ver. Ondan sonra da bunu yurttaşı rahatlatma ve nefes aldırma müjdesi olarak açıklıyorlar. Yok kimse kanmıyor artık herkes biliyor zarların hileli olduğunu geminin su aldığını ve kaptanın yalan söylediğini. Herkes biliyor.
ÇÖZÜM BİZİZ
Bu topraklarda HDP’nin de içinde olduğu imkanları yettiğince öncülük yapmaya uğraştığı güçlü bir demokratik mücadele geleneği var. Tüm baskılara engellemelere rağmen 8 Mart’ta, Newroz’da ve 1 Mayıs’ta bu mücadele geleneğinin gür sesini hep birlikte duyduk bunu yaşadık. İşte toplumu çoklu krizlerle kuşatmak isteyenler bu meydanları ve bu çoklu mücadeleyi görmeliler görecekler. Bu meydanlardan yükselen itiraz dalgası büyüyen değişim iradesi ve bu meydanlarda kurulan mücadele ortaklığı karanlığı bitirecek aydınlık içinde yeni bir geleceğin kapısını açacaktır. Anahtar bizdedir çözüm biziz. Yolumuz açık olsun.”