Kürt parti ve kurumlarından ortak tepki: KDP çizgisi kaybettirir

PAYLAŞ - BEĞEN

 DTK, TJA, DBP, HDP ve sivil toplum örgütlerinin AKP-KDP’nin sınır ötesine yönelik saldırılarına karşı yaptığı ortak açıklamada, “KDP’nin tutunduğu çizgi, hem Türkiye hem bölge devletlerin hem de ailesel çıkarları koruma tutumudur. Kürt halkı tarih önünde bunun hesabını soracaktır” denildi. 

Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Özgür Kadın Hareketi (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Partisi (HDP) Barış Anneleri Meclisi, 78’ler Derneği, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER), Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED), Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırma Derneği (MED-DER), Dicle Fırat Kültür Sanat Derneği, GÖÇ-DER, AKP-KDP ortaklığında Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik başlatılan operasyona karşı ortak açıklama yaptı. DBP Diyarbakır İl Örgütü binasında yapılan açıklamaya, DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Feleknas Uca ile çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı. 

SALDIRILAR TESADÜF DEĞİL

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Feleknas Uca, Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırıların tesadüf olmadığını belirterek, Federe Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur Barzani ile AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmenin hemen ardından operasyonun başlatılmasına dikkat çekti. Türkiye’nin saldırılarıyla eş zamanlı olarak Irak Ordusu’nun Şengal’e yönelik saldırılarının başladığına değinen Uca, “Çarşema Sor Bayramı’nın arifesinde bu saldırılar sıradan değil. Bir kez daha Şengal’e kapsamlı saldırı hazırlığı yapılıyor. DAİŞ’in 3 Ağustos’ta yapamadığını Türkiye, Irak Ve KDP’nin eliyle yapılıyor. Bir kez daha bu saldırıları kınıyoruz” dedi.

AYDENİZ: KÜRT DÜŞMANLIĞININ DEVAMI
DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, operasyonun Türkiye’nin Kürt düşmanlığının devamı olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Bu saldırının yüz yıldır Kürt halkına yönelik düşman politikalarının devamı bir savaş olduğunu biliyoruz. Türkiye toplumuna, halklara, toplumsal, siyasal, ekonomik olarak hiçbirşey veremeyen bu iktidar ve küçük ortağının, aslında kendini ayakta tutmanın, kendini devam ettirmenin bir savaşı olduğunu da çok iyi biliyoruz. Yüzyıllık devlet gerçekliğinin geldiği aşamada, Türkiye’nin içinde bulunduğu krizlerin, kaosların gittikçe derinleşmesinin tam da sebebi, bitmeyen Kürt düşmanlığı, bitmeyen savaş politikalarıdır, tecrit ve kayyım politikalarıdır. Bu savaşların Türkiye’ye kazandırmadığını, yıllardır hep beraber yaşıyoruz. İktidarın savaş politikalarının arkasına dizilmek, savaş politikalarına ses çıkarmamak, göz yummak, aslında Türkiye’nin içinde olduğu çoklu krizlere ortak olmaktır, çoklu krizlerle halkları baş başa bırakmaktır. Bu savaşa karşı sesini yükseltmek, Türkiye’nin demokratikleşmesi için öneli bir adım olacaktır. Türkiye’de halkların barışını inşa etmek için önemli olacaktır.

KÜRT KAZANIMLARINI YOK ETME SALDIRISI

Eş zamanlı, yüz yıl önce Lozan ile başlayan Kürt halkını yok sayma meselesi, bugün bir taraftan ‘Kilit-Pençe’ operasyonuyla, bir taraftan Suriye Ordusu’nun, Irak Ordusu’nun, İran devletinin Kürt siyasetçilerine karşı yürüttükleri düşman hukuku, yüz yıllık sömürge politikası, birlikte hareket etmeleri, Kürtlere yönelik katliam ve sömürge politikasının bütünlüklü göstergesidir. Hem hegemonik devletlerin sessiz kalması, insan haklarından söz edenlerin buna sessiz kalması, bugün bölgesel devletlerin Kürt halkının kazanımlarına yönelik saldırıları birlikte organize etmelerine karşılık, Kürt halkının birlikte sesini yükseltmesi gerekiyor. Bu saldırı, tam anlamıyla Güney Kürdistan’ın işgali saldırısıdır, Kürt halkının her taraftaki kazanımlarını yok etme saldırısıdır.

GÜNEY KÜRDİSTAN’IN STATÜSÜ

Buradan Güney Kürdistan halkının binbir emekle elde ettikleri statülerini kaybetmemeleri için bu savaşa sonuna kadar sesini yükseltmeleri gerekiyor. Türkiye’de yaşanan bütün savaş, kayyım, tecrit politikalarının Kürt halkına düşmanlık üzerinden yürütüldüğünü, bu politikalar üzerinden Türkiye’nin demokratikleşmesi yerine, daha çok kriz, kaos ve çöküşü yaşayan bir coğrafyaya döndüğünü görmek gerekiyor. Buradan herkesin sorumluluğu olduğunu, herkesin bu savaşa karşı sesini yükseltmesi gerekiyor. İktidarını ayakta tutmak için savaşta ısrar edenlerin, daha çok gözyaşı, daha çok kan, daha çok ölüm getirdiğini görmek gerekiyor. Hep beraber buna hayır demek gerekiyor. Biz sonuna kadar savaşlara hayır diyerek, birlikte yaşamanın, toplumsal barışın, en başta bu savaşlara karşı durmaktan geçtiğini söylüyoruz. Biz bu savaşa sonuna kadar karşı çıkacağımızı, Kürt halkının kazanımlarını korumak için birlik mücadelesini yürüteceğiz. Buna karşı ses çıkarmayanları da her zaman ifade edeceğiz.

KDP’NİN ÇİZGİSİ KAYBETTİRİR

KDP’nin tutunduğu çizgi, hem Türkiye hem bölge devletlerin hem de ailesel çıkarları koruma tutumudur. Kürt halkı tarih önünde bunun hesabını soracaktır. Bugün Güney Kürdistan statüsünü korumak, bütün Kürdistan halklarının, Ortadoğu halklarının birinci sorumluluğu olmalıdır. Bu tutum içinde olan bütün yapıların, başta Barzani ailesi ve KDP’nin bu çizginin Kürtlere kaybettireceğinin, bu çizginin Kürdistani bir çizgi olmadığını, Kürt halkının kazanımlarını peşkeş çekme girişimi olduğunu çok net ifade etmek istiyorum.”

Daha sonra imzacı kurumların AKP-KDP’nin sınır ötesine yönelik saldırılarına karşı ortak metin okundu. Kürtçesi HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Feleknas Uca, Türkçesi DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz tarafından okunan ortak metin şöyle:

SALDIRILAR SONUÇ VERMEYECEK

AKP-MHP iktidarı Dolmabahçe Mutabakatı’nda Demokratik Müzakere masasını devrilmesi ve 7 Haziran darbesinden bu yana Kürt Halkı ve Türkiye’deki halklar üzerinde tarihin en ağır savaş, inkar ve imha politikalarını ağırlaştırarak devam ettirmektedir. Türkiye’nin temel meselesi olan Kürt meselesini demokratik müzakere yöntemleriyle çözmek yerine, savaşta ısrar politikasını sürdürmektedir. İmralı tecridiyle başlayan bu süreç, Rojava’da Efrîn, Serekaniyê ve Girê Spî işgali, seçilmiş vekillerin tutuklanması, belediyelerin kayyumlarla gaspı, zindanlarda siyasi tutsaklara yönelik işkence ve katliamlar, demokratik siyaset çalışanları ve Kürt halkına yönelik operasyonlar, HDP’ye kapatma kumpası, tutuklama, işkence ve katliamlar aralıksız bir biçimde sürmüştür. Tüm bu uygulamalara rağmen Kürt halkı diz çökmemiş, direnişini daha fazla yükseltmiştir. 2022 Newroz’unda milyonlar alanlara çıkarak tutumunu ortaya koymuştur. Öyle anlaşılıyor ki AKP-MHP kendi iktidarını korumak adına gözü dönmüşçesine saldırılarını arttırmak istemektedir. Newroz’dan bu yana Kürdistan’da binlerce yurttaşımız sindirme operasyonları neticesinde ya gözaltına alınmış ya da tutuklanmıştır. Fakat tüm bu uygulamalar daha önce sonuç vermediği gibi bugün ve yarın da sonuç vermeyecektir.

KÜRTLERE ORTAK TUTUM ÇAĞRISI

Ayrıca dün bu kirli savaşla beraber Irak Ordusu’nun Şengal’e saldırısını da şiddetle kınıyor, Şengal halkının mücadelesinin yanında olduğumuzu belirtiyoruz. Bu temelde başta Kürt Halkı olmak üzere, Kürdistan’daki siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, Kürt aydın ve sanatçıları, inanç kesimleri ve kanaat önderlerini bu kirli savaşa, bu savaşta rol alan tüm güçlere ve KDP’ye karşı ortak tutum alarak Kürt halkının toplumsal çıkarlarına sahip çıkmaya davet ediyoruz.

İMHA VE İNKAR POLİTİKALARI

Bu kirli savaş, imha ve inkar politikaları sadece Kürt halkını etkilememektedir. Türkiye halkları da tarihinin en büyük siyasi, ekonomik ve doğa talanıyla karşı karşıya kalmıştır. Kürt meselesi çözülmeden bu sorunların Türkiye’de aşılacağını sananlar tarihi bir yanılgı içerisindeler. Bölgede ve dünyada yaşanan savaşlara karşı tutum alıp Kürt halkı ve Kürdistan halkına yönelik saldırılarda sessizliğini korumak bu savaş politikalarına ortak olmaktır. Ukrayna, Filistin topraklarına yönelik işgal saldırılarına ve hegemonya savaşlarına karşı duranlar Kürdistan ve Kürt halkı üzerindeki savaş ve inkar politikalarına karşı tutum geliştirmedikçe, Türkiye’nin demokratik bir ülke olması beklenmemelidir.

KÜRTLERLE DAYANIŞMA ÇAĞRISI

Başta Türkiye’deki tüm devrimci, sosyalist, demokratları ve aydın-sanatçıları bu savaş politikalarına karşı Kürt halkıyla dayanışma içinde olmaya davet ediyoruz. Bu savaş en çok da Türkiye toplumunu etkiliyor ve etkilemeye devam edecektir. Gün geçtikçe diktatörlük rejimi gelişecek, demokrasi zayıflayacak, ekonomik talan devam edecektir. Bu temelde tüm Kürdistan ve Türkiye halklarını bu kirli savaş politikalarına karşı barış siyasetini geliştirmeye ve demokratik tepkisini ortaya koymaya davet ediyoruz.”

‘BARZANİ İKİNCİ SADDAM OLDU’

Barış Anneleri Meclisi Havva Kıran, sınır ötesi operasyonda Türkiye ile ortaklaşan Barzani ailesine seslenerek, “Artık ‘sayın’ kelimesi dile gelmiyor. Eğer Halepçe’yi unuttular mı? Saddam’dan kimyasal silah, ölüm ve tutuklamayı öğrendiler. İnsanlığı değil, Saddam’ı örnek alıyor. Şimdiye kadar bir Kürt, bir Kürt lideri olarak kabul ediyorduk. Saddam devrildiğinde, Kürtler Güney Kürdistan’da Kürdistan’ın bir ayağını oluşturduğunu düşündü. Maalesef en büyük düşman olduğunu fark edemedik. Bugün Kürt halkının çocukları, kendi halkının özgürlüğü için mücadele ediyor. Onlar, bu halkın çocuklarını bombalayanlarla ortaklaşıyor. Onları kınıyoruz, Halepçe’yi unuttular, Saddam’ın zulmünü unuttular, ikinci Saddam oldular. Annelerin eli, iki yakanızda olacak. Şiddet ile kimse lider olmaz. İnsanlıkla lider olunur. Anneler olarak sizi doğru yola çağıyoruz. Kürtler adına Kürtleri katlediliyorsunuz, eliniz Kürt çocuklarının kanına bulaştı. Bunu kabul etmeyeceğiz. Hakikati görün” şeklinde konuştu.

Leave a Reply