Konya saldırı davasında tutuklu kalmadı

PAYLAŞ - BEĞEN

Dedeoğluları saldırı davasında sanıklar Ali ve Lütfü Keleş tahliye edildi, diğer sanıklara haksız tahrik indirimi uygulandı. 

Konya’nın Meram ilçesinde bulunan Dedeoğulları ailesine yönelik saldırı davasının 6’ncı duruşması, Konya 8’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya sanıklar Ali Keleş (Velioğlu) ve Lütfü Keleş, Ses Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. 

Duruşmayı Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu üyesi Mehdi Zana Akkaya, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Diyarbakır Mersin ve Urfa şubesinden avukatlar izledi. Duruşmaya, Dedeoğulları ailesinden sağ kalan tek kişi Çetin Dedeoğulları da katıldı. 

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada, avukat Abdurahman Karabulut, Lütfü Keleş’e soru yönelterek, Yaşar Dedeoğlu ile arasında geçen ilk tartışmaya dair detayları aktarması talebinde bulundu. Talep, mahkeme heyeti tarafından reddedildi.

‘İDDİA MAKAMI KENDİSİYLE ÇELİŞİYOR’

Söz alan avukat Atilla Kart, iddia makamının maddi olguları değerlendirmesi sürecinde hukuki çelişkileri barındırdığını belirterek, hukuki aykırılıklar ve eksiklikler giderilmeden yapılacak bir yargılamanın maddi gerçekle ilgisi olmayacağını söyledi. 112 kayıtlarına değinen Kart, “Sanıklar konut dokunulmazlığı yönünden de ayrıca ceza almalıdır. Olayın maktül mağdurların ikametgahında yaşandığını kabul eden savcılar, buna rağmen olayı karşılıklı kavga olarak değerlendiriyor. İddia makamı maddi unsurları görmezden gelerek kendisi ile çelişmektedir” diye konuştu.  

‘SALDIRI ÖLDÜRME AMACI TAŞIYORDU’

ATK raporlarının söz konusu saldırıyı sanıklar tarafından toplu ve organize bir biçimde işlendiğini gösterdiğine dikkat çeken Kart, şunları söyledi: “Böylesine ağır sonuçları olan bir olayı karşılıklı kavga olarak nitelendirmek adil değil. Raporda kasten öldürmeye teşebbüsten bir saldırının olduğu da ortaya çıkmıştır. Heyet olarak taleplerimizi reddedip geçiyorsunuz. Hangi gerekçe ile reddettiğinizi açıklamak zorundasınız. Polis tutanağını imzalayan polislerden bir tanesinin olay yerinde olmadığı halde tutakta imzası var. Bunun bir anlamı var. Bunu karşılıklı bir kavga olarak nitelendiriyorsunuz. Maktül mağdurların vücutlarında önemli hasarlar meydana gelirken sanık Ayşe Keleş’in vücudunda yalnızca yumuşak doku hasarı var. Sanıkların ifadeleri, ATK raporları ile çelişiyor. Maktül mağdurlar olaydan 6 ay sonra vücutlarında kalıcı bir hasarın olup olmadığının tespit edilmesi için Adli Tıp Kurumu’na (ATK) gideceklerdi ancak katledildiler. Saldırı ölüme yol açacak vasıtalar ile gerçekleştirilmiş ancak mağdurların kendini savunmasıyla neticeye ulaşamamıştır.”

ÖNLEMLERİN ALINMAMASI İLE KATLİAM YAŞANDI’

Saldırının ardından ailenin öldürüleceğini fark ettiğini söyleyen Kart, müşteki Çetin Dedeoğlları’nın İngiltere’den Konya’ya gelerek eve ve bahçeye güvenlik kamera düzeneğini kurduğunu aktardı. Kart, “Bu sayede 30 Temmuz katliamı tüm çıplaklığı ile kayıtlara geçiyor. Kamera kayıtları olmasaydı, 30 Temmuz katliamı faili meçhul cinayetler arasında yerini alacaktı. Böylesine bir kurgudan söz ediyoruz. Bu süreçte devlet ve kamu görevlileri ise koruma taleplerine rağmen duyarsız kalmaya devam ediyor. 12 Mayıs’ta vuku bulan saldırı öldürmeye teşebbüstür. Önlemlerin alınmaması ile 30 Temmuz katliamı yaşanmıştır. Bu bağlamda saldırı katliamdan bağımsız bir şeklide ele alınamaz” ifadelerini kullandı. 

BAŞSAVCI: SAVCIMI HARCATMAM

“Bağımsız ve tarafsız olduğuna inanmadığımız 8’nci Ağır Ceza Mahkemesi ve heyeti” sözleri ile savunmasına başlayan avukat Abdurrahman Karabulut, şöyle devam etti: “Hukuki ve fili irtibat olmasına karşı dosyaları birleştirmemekte ısrarcı tutumunuza karşı tarafsız olmadığınıza, talimatla hareket ettiğinize inanıyoruz. Lütfü Keleş’e yönlendirmediğiniz soru çok önemliydi. Bizler savcıya ilişkin dilekçe verdiğimizde Başsavcı, ‘ben savcımı harcatmam’ diyor. Biz de 7 canımızı kolay kolay harcatmayız. Bu canların öldürülmesinde devlet ve kolluk görevlileri sorumludur. Sanıklar AKP üyesidir. Sanıklar hakkında tutukluluk kararı verilmesini talep ediyoruz.” 

‘KÜRDÜN CANI TÜRKÜN TOPRAĞI KADAR DEĞERLİ DEĞİL’

Avukat Ebru Akal, saldırı esnasında Dedeoğlları ailesinin savunmasız halde olduğunu vurguladı. Saldırganların, “Ben ülkücüyüm, sizi buradan süreceğiz” sözlerini hatırlatan Akal, 112 kayıtlarında sağlık görevlilerinin “Kavga varsa polis gelmeden gelemeyiz” dediğini hatırlattı. Ciddi ihlallerin olduğunu belirten Akal, “Sorgulamada ve kovuşturmada çok ciddi ihlaller var. Mağdur ailenin koruma talebine cevap verilmezken, sanık aileye koruma tahsis ediliyor. Dosya savcısı, 30 Temmuz tarihine kadar hiçbir delil ve evrakı toplamadı. Önlemler alınmadı, sanıklar 12 Eylül saldırısından sonra tahliye edildi ve olaylar 30 Temmuz katliamı ile sonuçlandı. Kürdün canının Türkün toprağı kadar değeri görülmedi. Sizler Türkiye tarihine ya utanç verici bir kararla geçeceksiniz ya da gereğini yaparak geçeceksiniz” diye konuştu. 

‘SAVCI İFADELERDE KÜRT KISMINI ÇIKARIYOR’

Avukat Mehmet Emin Gökdemir, “12 Eylül ve 30 Temmuz olayları TCK 76 ve 77 kapsamında değerlendirilmelidir. Saldırganlar milli ve etnik bir grubu tamamen veya ulaşabildiği kadarını yok etmek istediğini ve soykırım suçunu işlediğini söyledik. Mağdurlar önceki ifadelerinde saldırgan Keleş ve Çalık ailelerini tanıdıklarını ancak tanımadıkları bir grubun da saldırıda olduğunu söylemişti. Saldırganlar, mağdurlardan bahsederken ‘Kürt’ diyorlar. Bu dosya tarihi bir dosya, çünkü diğer tarihi dosyalara benziyor. Sanıklar Mehmet Altun’u azmettirdi. Altun, Kürt oldukları için öldürdüğünü söylüyor. Maktül mağdurlar Kürt oldukları için öldürüldüklerini söylüyor ama savcı, ifadelerdeki Kürt kısmını çıkarıyor. Bütün sanıkların ifadelerinin soykırım ve insanlığa karşı suç bağlamında yeniden alınması gerekiyor” sözlerini kullandı. 

ÖHD Diyarbakır Şubesi Eşbaşkanı avukat Özüm Vurgun, Türkiye’de yürütülen cezasızlık politikalarına dikkat çekerek, şöyle konuştu: “Deniz Poyraz, Vartinis Davası, Lice Katliam davası gibi davalar hala sürüyor. Musa Anter Davası zaman aşımından düşürüldü. Bu utanç listesine Dedeoğulları dosyasının da eklenmesini istemiyoruz.”

AVUKAT TALEPLERİNE YİNE RET

Ara kararda dosyaların birleştirme talebi başta olmak üzere avukatların tüm talepleri reddedildi. Ara kararın ardından ilk olarak avukat Atilla Kart söz alarak, heyetin reddini talep etti. Kart, “Gelinen aşamada ceza muhakemesi anlamında mahkeme heyeti bizim muhatabımız değildir. Meslek hayatınızda böylesine hususları ihlal eden başka bir kararınız olacağına ihmal vermiyorum. Mehmet Altun, 12 Mayıs tarihli saldırı dolayısıyla cinayeti işlediğini söylüyor. Hukuki illiyet daha nasıl dile getirilebilir? Mahkeme bürokrasiye hareket ediyor. Adli yargılama için adalete erişimin olması gerekiyor” diye konuştu. 

Av. Mehdi Zana Akkaya, ret gerekçelerini şöyle sıraladı: “Devletin değerlendirmekten kaçınması, olayın aydınlatılmasına yönelik taleplerin reddedilmesi, ret kararlarının gerekçesiz şekilde mahkeme olarak tesis edilmesi, taraflar nezdinde olayın tam olarak aydınlatıldığı, kamu vicdanının tatmin edildiği bir sonuca henüz ulaşamamışken, yargılamanın sonuçlandırılması, aşamalarda sunulan ve tartışmasız bir biçimde ortaya konan ihlal ve usule aykırılıkların mahkemece dikkate alınmaması, bu hususta temel olarak TCK 76 ve 77 yönünden değerlendirme yapmaktan kaçınılması, yaşam hakkının usul boyutuyla ihlal edildiği, ayrımcılık yasağının ihlal edildiği, etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiği konusunda açık deliller ortaya konmuş ve tartışılmışken, adalet tesisini sağlayacak olan mahkemenin  bu hususta herhangi bir işlem yapmaması.”

Heyetin reddi talebinin ardından dosya avukatları, HDP’li Gergerlioğlu ve aile yakınları duruşma salonunu terk etti. 

Salonda savunma yapan davalı tarafın avukatlarının olaya ilişkin HÜDA PAR ve MAZLUM-DER’in raporlarını dayanak göstermesi dikkat çekti.

SANIKLAR TAHLİYE EDİLDİ 

Mahkeme heyeti, avukatların heyetin reddi talebini reddetti. Sadece davalı tarafın bulunduğu salonda karar açıklandı. Kararda tutuklu bulunan sanık Ali Keleş ve Lütfi Keleş serbest bırakılırken, tüm sanıklara 1 yıl ila 3 yıl arasında hapis cezası ve para cezaları verildi. Sanıkların hepsine haksız tahrik indirimi uygulanırken, konut dokunulmazlığı suçundan hepsine beraat verildi. 

‘ANKARA’DAN GELEN KANUNSUZ EMİR UYGULANDI’

Kararın ardından Konya Adliyesi önünde yapılan açıklamada Av. Kart, şunları söyledi: “Konya’da bir yargılama yapılmadı. Ankara merkezli verilen kanunsuz emir ve talimatın gereği yapıldı. Bu kararı tartışılacak bir yönü yok. Bu karar hukuken yok hükümde. Bu mahkeme görev yetkisini kötüye kullanmıştır. Bunun hesabı hukuk ve demokrasi içinde mutlaka sorulacak. Haksızlığa isyan ediyoruz.”  

‘KONYA’DA KATLİAM YETKİSİ VERİLDİ’

Kararın iktidarın yargıyı ve yasama başkanlığını nasıl boyunduruk altında tuttuğunu gösterdiğini söyleyen HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu, “İlk saldırı dosyasıyla katliam dosyasının birleştirilmemesinin gerekçesi ne olabilir. Gerekçe sunamadan tüm avukat taleplerini reddeden bir hakim gördük karşımızda. Hakim bey uyduruktan ceza verdi ve sanıkları tahliye etti. Apaçık bir nefret. Başka katliamların olduğu zamanlarda kimse biz gerekeni yaptık demesin, Konya’da bu ehliyet verildi” dedi. 

‘HUKUKİ MÜCADELEYİ SÜRDÜRECEĞİZ’

Açıklamada söz alan Mehdi Zana Akkaya, öldürülen Dedeoğulları ailesine yapılan saldırıyı hatırlatarak, “Bunlar Kürt olunca öldürülebilir, avlanabilir canlılar gibi değerlendiriyordu mahkeme. Bu dosyadaki iki kişi de tahliye edildi. Tarihe şerh düşüyoruz. Öfkeliyiz, hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.