‘Kadın düşmanı politikalar ile katliamların önü açılıyor’

PAYLAŞ - BEĞEN

 “Evde kal” çağrıları ile beraber ev içi şiddet oranında ciddi oranda artış yaşandığına tanıklık ettiklerini söyleyen TJA aktivistleri Beritan Önen ve Sümeyye Gök, AKP’nin kadın düşmanı politikaları ile kadına yönelik katliamların önünü açtığını vurguladı. 

Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve bütün dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (Covid-19) salgınından sonra Türkiye’de de yapılan “evde kalın” çağrıları ile birlikte ev içi şiddet ciddi oranda arttı.

Kadınları potansiyel katilleri ile evde kalmaya mecbur bırakan politikalar, sığınma evlerine başvuru alımlarını da durdurarak, kadınlara şiddete boyun eğmekten başka bir yol bırakmamaya çalışıyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) yalnızca Mart ayı raporuna göre 29 kadının katledildi, 9 kadın ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. KCDP’nin verilerine göre Türkiye’de koronavirüs açıklaması ardından “Evde kalın” çağrılarının yapıldığı ilk 20 günlük süreçte 14’ü evinde, 21 kadın erkekler tarafından katledildi. Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri, kadına yönelik şiddetin artmasındaki nedenleri değerlendirerek, kadın kurumlarına başvurmaları yönünde çağrıda bulundu. 

’18 yılda 15 bin 557 kadın katledildi’

 TJA aktivisti Beritan Önen, AKP’nin kadın politikaları katliam ve şiddetten ibaret olduğunu belirterek, kadın düşmanı politikalarının her dönem devreye girdiğini ifade etti. Kadının erkekten güçsüz ve zayıf görüldüğü bir zihniyet ile karşı karşıya olduklarını söyleyen Beritan, “Bu zihniyetin iktidarda olduğu süreç boyunca, açıklanan bazı raporlara göre 2002 – 2020 yılları arasında 15 bin 557 kadın katledildiği görülüyor. Aynı raporlarda katledilen kadınların birçoğunun devlet koruması altındayken katledildiğini gösteriyor. Ayşe Tuba Arslan boşandığı erkek hakkında 1 yılda 23 kez suç duyurusunda bulunmasına rağmen aynı erkek tarafından aslında göz göre göre katledildi. Ayşe Tuba Arslan aslında 23 kez hayata tutunmak için suç başvurusu yapıyor ama 23 kez ölüme gönderiliyor. Değinmek istediğim bir diğer nokta ise Ayşe Tuba Arslan’ın yaptığı 23 başvurudan 5’inin takipsizlikle sonuçlandığı ve gerekçenin ise ‘delil ve tanık yokluğu’ olması. Oysaki ‘6284’e göre korunma talep eden kişi, tedbir için aile mahkemesine veya savcılık veya kolluk birimlerine delil olmadan talepte bulunabilir. Tedbir kararı verilmesi için de delil aranmaz’ beyanı yer almaktadır” diyerek yasasının uygulanmasının önemine dikkat çekti. 

‘Kadınlar ölüme terk ediliyor’ 

Virüs ile beraber kadınların katilleri ile aynı evi paylaşmak zorunda kaldığına işaret eden Beritan, “11 Mart’ta ilk vakanın açıklanması ile başlayan evde kal çağrıları ve alınan önlemler sonrasında kadınlar potansiyel katilleriyle daha fazla zaman geçirmek zorunda kaldılar. Cezasızlık politikaları sonucunda erkeklerin kadınları sebepsiz dahi katlettiği bir süreçten söz ediyoruz. Mart ayında katledilen 29 kadından 23’ünün henüz neden katledildikleri dahi tespit edilememiş. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 29 kadından 18’i evinde katledilmiş. Yani bu demek oluyor ki dışarıda virüs, içeride şiddet ile kadınların yaşamı iki tehlike arasında bırakılıyor. Kadınlar için bir seçenek olan sığınma evleri ise Diyarbakır’da kayyım talimatı ile başvuru alımını durdurdu. Kadınların yaşamlarının her iki yönden tehlikede olduğu bir süreçte kadınlar ölüme terk ediliyor” diye kaydetti. 

‘Katilleriyle aynı evde kalmak zorunda bırakılıyorlar’ 

Geçtiğimiz günlerde bir kadının gördüğü şiddet üzerine TJA’ya başvurduğunu aktaran Beritan, evde şiddet gördüğü sırada gelen sesler üzerine komşularının polise haber verdiğini paylaştı. Beritan durumu şu şekilde aktardı: “Eşi gözaltına alınıyor ve ardından kadın bize ulaştı. Şikayetçi olmak istediğini fakat bunun bir işe yaramayacağını düşündüğünü belirtti. ‘Şikayetçi olsam dahi serbest bırakılacak ve şikayetçi olduğum için beni öldürür. Gidecek bir yerim de yok, sığınma evine başvurdum ama kabul etmediler’ diye anlattı. Biz elbette kadına gereken desteği sunduk fakat o sadece bir örnek. Binlerce kadın şu an katilleriyle aynı evde kalmak zorundalar. Kadınları korumak için yapılacak şey bellidir. 6284 yasasının bir an önce uygulanmasından başka yol yok. Kadın düşmanı politikalardan vazgeçilmelidir. Katledilen ve şiddet gören her kadının sorumlusu AKP hükümetidir. Erkeği değil, kadını koruyan politikalar yürütülmelidir.” 

‘Kadın varlığı üzerinde tahakküm kurma politikaları’ 

TJA aktivisti Sümeyye Gök de, kadına yönelik şiddetin artış oranının devletin politikalarından ayrı ele alınmaması gerektiğini vurgulayarak, toplumsal cinsiyet rolleri ve dini inançsal ideolojilerin her birinin kadını mülkleştirme ve köleleştirmenin kökleri üzerine oturtulduğunu söyledi. Her kanunun bu kökleri koruma temelinde gerçekleştiğini dile getiren Sümeyye, “AKP iktidarının yönetim rejimi ve oluşturdukları kanunlar kadın bedeni ve varlığı üzerinde tahakküm kurmaya yöneliktir. Bu durum toplum içinde her türlü ata-erkil siyasi hakkın meşruluğuyla ödüllendirilmekle birlikte İdeolojiler inançlar dinler politika ekonomi kanunlar ve benzeri her biri erkeğin gücüne hizmet etme ve korumakla yükümlenmiştir. Problemin karakteri erkek aklına dayanmakta. AKP politikası da bir erkek politikasıdır. Özel alana hapsedilen kadının tüm siyasal ve varoluşsal hakları erkeğin eline verilmiştir. Yasalar erkeğin hakkını koruma temelinde geçerliliğini sağlamakta” dedi. 

‘Şiddeti azaltmak yerine derinleştirmekteler’ 

Kadın cephesinde geliştirilen her türlü isyan hareketinin karşılığı ne yazık ki şiddet, taciz, tecavüz, aşağılama, tutuklama, öldürmeyle karşılık bulduğunu dile getiren Sümeyye, “Bu ülkede yaşanan kadına yönelik her türlü şiddeti azaltmak yerine tabi ki derinleştirmektedir. Ataerkil sistem yüz yıllık bir sistem değil. Köklerini 10 bin yıl öncesine dayandırmakta. Bugünkü iktidarların varlığı ve zalimlikleri de tarihsel geçmişlerinden feyz almaktadırlar. AKP’nin devlet politikası kadına dönük şiddet ve ele geçirmeyle ilişkili olmuştur. Kadını bir mal gibi gören ideolojik aklın gayrimeşru iktidarlardır. AKP iktidarı da tüm iktidarlarda olduğu gibi kadın üzerinde tahakküm kurarak var olmaya çalışmakta. Yaşamın kadın cephesinde bu kadar krizli ve sancılı olması kapitalist modernite tarafından yanıltıcı ve aldatıcı politikalar üretmesinden geçmektedir. Kadına dönük geliştirilen her türlü şiddet politikasında bir arpa boyu yol almamışken, en değme demokratik ülke görüntüsünü vermekte de en heveslisi olmaktan da geri kalmamakta. Böylesi kirlilik ve pislik barındıran bir iktidarın soy geçmişi ne toplumsal sorunlara çözüm üretebilir, ne de kadına dönük geliştirilen her türlü şiddetin önüne geçebilir” ifadelerini kullandı. 

‘İntihar süsü vererek katliamın üstü örtülmeye çalışılıyor’ 

Kadınların, erkeğin kadına yönelik şiddet ve baskısını meşru gören ideolojik sistemler ve geleneksellikler içinde yaşadığını söyleyen Sümeyye, böylesi bir rejim içinde zorunlu bir eve hapsedilişin erkeklerin her gün yüzlerce kadını katletmesine neden olacağının altını çizdi. Bu nedenle küresel salgının küresel bir kadın sorununu da açığa çıkardığına dikkat çeken Sümeyye, “Şu an dünyanın her yerinde kadınlar aynı evi paylaştığı baba, abi, kardeş, eş tarafından şiddete maruz kalıyor. Kadınlar erkek tarafından öldürülerek toprağa düşüyorlar. Erkek şiddetinde görülen artışa dönük yetkililer şiddete maruz kalan kadına ‘virüs var, kimseyi bulamazsın, sende evine git’ diyen bir siyaset aklı şiddet ve cinayet ortamını da hazırlamış oluyor. Bu dönemde bize gelen kadın sorunların çoğu birbirinin benzerleri. Vuran erkek vurulan Kadın olmakta. Vurmak ve öldürmek için erkeğin çuvalında bir dünya gerekçe. Cinsel şiddetten tutalım, ev içi şiddete kadar ciddi bir artış sergilenmekte ve bununla beraber aslında kadın cinayetlerine intihar süsü verilerek, katliamların üstünü örtmeye çalışıyorlar” dedi. 

‘Yapacağımız tek şey amasız bir direnişi örgütlemek olmalıdır’ 

Yargı sistemindeki dengesizliğin yarattığı adaletsizliğin, toplumsal çıkarları korumak yerine iktidar ve devlet çıkarlarını korumayı amaç edindiğine işaret eden Sümeyye, “Kadına yönelik şiddete karşı önleyici, iyileştirici tedbirlerin alınması elzemdir. Bu konuda herkesin sorumluluk alması ve ciddi adımların atılması gerekmektedir” diyerek bir an önce atılması gerektiğine dikkat çekti. Sümeyye temel adımlardan bazılarını ise şu şekilde açıkladı: “Korona günlerinde ve bundan sonra ivedi bir şekilde 6284 sayılı ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine’ dair kanunun ve İstanbul Sözleşmesi’nin etkin uygulanması, destek ve çağrı hatların 7/24 ulaşılabilir olması, başvuru ve şikayet mekanizmaların dijital ortamlarda oluşturulması, kapatılan sığınma evlerinin açılması ve ihtiyaca göre çoğaltılması, yargı sisteminde ve devlet politikasında kadına ve çocuklara dönük geliştirilen her türlü şiddetin önünü alan ilkeli ve çözümleyici yol haritasının oluşturulması, kadın örgütleri ve dernekleriyle ortak politikalar üretilmesi ve şiddetin ideolojik argümanlarını toplumdan silmek için köklü ve kalıcı adımların atılması gibi. Biz TJA olarak her türlü şiddete, zulme, baskıya karşı demokrasiden yana taraf tutuyoruz. Buna karşı ortak direniş hattının örülmesi için mücadele edeceğimiz bilinmelidir. Kadınların yapacağı şey katilleriyle (ataerkil sistem) yaşamak yerine amasız bir direnişi örgütlemek olmalıdır.” (Jin News)

Leave a Reply