İnsan Hakları Derneği (İHD) İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun derneği ve insan haklarını hedef alan açıklamalarına yanıt verdi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak Kürdistanı’nın Gare bölgesine dönük harekatında PKK tarafından alıkonulmuş 13 polis, asker ve MİT görevlisinin hayatını kaybetmesinin ardından ‘canı çıkasıca dernek’ ifadesiyle İHD’yi hedef gösteren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yanıt geldi. İHD tarafından yapılan yazılı açıklamada, alıkonulan kişiler için daha önce yapılan paylaşımlar tek tek sıralandı.
“Bakan’ın kullandığı ifadeler nedeniyle sadece İHD ailesine değil tüm topluma özür dileme yükümlülüğü vardır” diyen İHD, “Şüphesiz bir insan hakları örgütünün doğru veya yanlış davrandığının ölçütü bir siyasi kişinin şahsi tercihleri değil, uluslararası insan hakları kuralları olacaktır” ifadelerini kullandı.
ESKİ AÇIKLAMALARINI TEK TEK HATIRLATTILAR
Sivillere dönük saldırıları kim yapmış olursa olsun her zaman kınadıklarını vurgulayan İHD, 2015 yılından bu yana konuya ilişkin yaptıkları tüm açıklamaları hatırlattı. Hatırlatılan açıklamalar arasında; IŞİD’in yakarak öldürdüğü asker, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruklu saldırı, Antep patlaması, Ankara Merasim Sokak ve 19 Mart patlaması, sivillerin yaşam hakkına dönük ihlaller sonrası yapılan tepki açıklamaları yer aldı.
‘İHD’NİN TAVRINI BİLMEMEK BAKANIN AYIBIDIR’
“İHD’nin yıllık olarak hazırladığı İnsan Hakları İhlal Raporu ve bilançosunda “saldırıya uğrayanlar” ve “yasadışı örgüt saldırıları” bölümü bulunmaktadır. Bu bölümlerde özellikle yasadışı silahlı örgütlerin gerçekleştirdiği saldırılarda yaşamını yitiren ve yaralanan insanlara yer verilmektedir” hatırlatmasını da yapan İHD, İçişleri Bakanı ve bakanlık bürokratları tarafından bu çalışmaların biliniyor olduğuna vurgu yapıldı. Açıklamada, “Dünyanın en önemli insan hakları örgütlerinden biri olan İHD’nin dilini, açıklamalarını ve tavrını bilmemek Bakan’ın ve bürokratlarının ayıbıdır” denildi.
Geçmiş tarihlerde de alıkonulanlara ilişkin dernek girişimlerine atıf yapan İHD, “Alıkonulanların serbest bırakılması konusunda derneğimizin geçmiş yıllardaki tecrübesi ve bugüne kadar sağ salim kurtardığı insanların durumu kamuoyunun bilgisinde mevuttur ve bu konuda derneğimizin yaptığı açıklamalarda sabittir” dedi.
2015’İ HATIRLATTILAR
Alıkonulanların serbest bırakılması için yaptıkları çağrıları tek tek yeniden yayınlayan İHD, 2015 yılında Hakkari’deki sınır kapılarından alıkonulan 20 gümrük memurunun serbest bırakılması için yaptıkları girişimleri ve bu girişimler sonucu alıkonulanların 8 Eylül 2015 günü Türkiye’de devlet yetkililerine verildiği hatırlatıldı.
‘BU KADAR RİSKLİ BİR OPERASYONUN SONUÇLARINDAN ELBETTE DEVLETİN SORUMLU
“İHD ve diğer insan hakları örgütlerinin bugüne kadar alıkonulan kamu görevlileri hakkında başarıyla yürüttüğü çalışmalar, ne yazık ki ilk kez sonuç vermemiş ve çatışmanın tarafı olmayan 13 kişi yaşamını yitirmiştir. Ancak bu başarısızlığın sorumlusu İHD veya başka bir hak örgütü değildir” denilen açıklamaya şöyle devam edildi:
“Bu sefer bu kişilerin sağ olarak kurtarılamamasının en önemli sebebinin uygulanan güvenlik politikası ve terörle mücadele söylemi olduğunu düşünüyoruz. Genel Başkanımızın defalarca açıkladığı gibi örgütün, hükümetin/devletin/iktidar partisinin kendisini doğrudan veya dolaylı olarak muhatap alarak çağrıda bulunma isteği sorunu kilitlemiştir. Bu süreçte başta sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere devlet yetkilileri bu konudaki çalışmalarımızı kolaylaştırmıştır. Alıkonulanların serbest bırakılması aşamasında her türlü güvenlik önleminin alınması konusunda gerekli güvenceler verilmiştir ancak buna rağmen örgüt ikna edilememiştir.
İçişleri Bakanı 13 kişinin yaşamını yitirdiği başarısız kurtarma operasyonu nedeniyle örgütü sorumlu tutmamızın yanı sıra devletin de sorumlu olduğunu söylememize kızmıştır. Oysa yaşam hakkına yapılan müdahalenin doğrudan devletten kaynaklanmıyor olması, devletin hiçbir şekilde bir sorumluluğu olmayacağı anlamına gelmez.
Bu kadar riskli bir askeri operasyonun sonuçlarından elbette ki devletin sorumlu olması gerekir ve bunu da etkin bir soruşturma ortaya çıkarır. İnsan hakları hukuku, suçla veya terörizmle mücadele adı altında devletin dilediği gibi şiddete başvurmasına müsaade etmez. Uluslararası hukuk uyarınca bir devletin yaptığı silahlı operasyonlarda çatışmanın tarafı olmayan kişileri koruma yönünde pozitif bir ödevi vardır. İnsan hakları örgütlerinin doğal ödevlerinden biri, devletlerin operasyonlarında insan hakları hukukunun gereğini yerine getirip getirmediğini sorgulamaktır. Bu soruşturma süreci bitmeden operasyonu yapan bakanların kendileri dışında herkesi suçlamaları eşyanın tabiatına aykırıdır. Dolayısıyla yetkili Başsavcılığın olaya el koyması ve tarafsız bir soruşturma yürütmesi gerekmektedir. Nitekim, derneğimizin bu tespiti sayın Cumhurbaşkanının 17 Şubat 2021 günü Kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklama ile açıklık kazanmıştır. Cumhurbaşkanı, operasyon sorumluluğunun devlete ait olduğunu kabul etmiştir.
‘TÜRK GEMİCİLER İÇİN UYGULANAN YÖNTEM BURADA DA UYGULANABİLİRDİ’
Öte yandan, Devletin sorumluluğu konusu vatandaşlarını kurtarma konusunda gerekli arka kapı diplomasisini işletmemesi ile de ilgilidir. Örneğin, Nijerya’nın Lagos kentinin yaklaşık 180 mil açığında Mozart isimli gemiden 23 Ocak 2021 günü korsanlar tarafından kaçırılan 15 Türk gemicinin kurtarılmasında uygulanan yöntem pek ala burada da uygulanabilirdi.
‘KASITLI VE KÖTÜ NİYETLİ’
İçişleri Bakanı’nın tek ödevi şüphesiz, kolluk operasyonlarının insan hakları hukukuna uygun yürütülmesini sağlamak değildir. İçişleri Bakanı, bu ülkede yaşayan herkes gibi İHD’nin ve üyelerinin de can ve mal güvenliğinin sağlanmasıyla mükelleftir. Oysa Bakan Soylu, Meclis kürsüsünde konuşma yaparken, konu Derneğimiz de değilken, kasıtlı ve kötü niyetli bir şekilde kendi sorumluluğunu örtmek için Derneğimizi hedef almış, Dernek yönetici ve çalışanlarının can ve mal güvenliğini tehlikeye atmıştır. Bakanın kullandığı dil ve üslupla, kendi hatalarını kapatmak için, insan hakları savunucularını hedef göstermesi asla kabul edilemez. Nitekim bu konuşmadan sonra derneğimize e posta ve sosyal medya yolu ile tehdit mesajları gönderilmeye başlamıştır. Bakanın Derneğimize yönelik bu üslubunun ne kadar tehlikeli olduğu ve can güvenliğimizi riske ettiği hususu, Türkiye ve Dünya’daki insan hakları savunucularını koruma mekanizmalarına da acilen bildirilecektir.
İçişleri Bakanı şayet randevu taleplerimizi kabul etseydi bütün bu hususları kendisi ile yüz yüze konuşup birbirimizi daha iyi anlayabilirdik. Şimdi bu vesileyle, Bakan Soylu’yu İHD’den özür dilemeye ve diyalog kapılarını açmaya davet ediyoruz.”