HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanları Gülistan Atasoy ve Zeyyat Ceylan, Kılıçdaroğlu’nun “Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” sözünün anlamlı ama yeterli olmadığını belirtti.
Partiler arası ittifak ile erken seçim tartışmaları gündemdeki sıcaklığını koruyor. Millet İttifakı içerisinde yer alan parti temcilsileri hemen hemen her gün söz konusu iki gündem üzerinden bir araya gelirken, AKP-MHP’nin başını çektiği Cumhur İttifakı halihazırdaki gücünü korumak için yoğun çaba harcıyor. Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) çağrısıyla bir araya gelen sol ve sosyalist partilerin iki ittifaka karşı başlattığı “üçüncü yol” çalışmaları ise sürüyor.
Tüm bunların yanı sıra siyasi parti liderlerinden, seçimlerin belirleyeni konumunda olan Kürt seçmenleri üzerinden kimi çabalar dikkati çekiyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’nın, avukat ve aile görüşlerine izin verilmeyen PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dair “Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” sözlerinin ardından, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dan “Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” açıklaması geldi.
Kürt siyasetinin nabzının attığı Diyarbakır’da HDP’nin İl Eşbaşkanlığı görevini yürüten Zeyyat Ceylan ve Gülistan Atasoy’la son süreçte yaşanan tartışmalar ve Kılıçdaroğlu’nun çıkışını konuştuk.
SÖZLER VE PRATİKLER
Geçmiş dönemlerde birçok siyasetçinin bazı konularda Diyarbakır’a işaret ettiğini anımsatan HDP İl Eşbaşkanı Zeyyat Ceylan, bugün de benzer açıklamalarla karşı karşıya olduklarını ifade etti. Kılıçdaroğlu’nun “Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” sözünün her şeye rağmen bir realiteye dayandığını kaydeden Ceylan, Tansu Çiller’den Süleyman Demirel’e kadar iktidara gelen her siyasetçinin sarf ettiği benzer sözlerin altında yatan temel nedenin “iktidar olma arzusu taşıdığını” söyledi. Ceylan, “Hiçbirinin sözleriyle pratikleri uyuşmadı” diye ekledi.
Ceylan, şunları söyledi: “Bu sözler şu anlama geliyor; Kürdü görmeyen, HDP’yi görmeyen, Amed’i görmeyen Kürdistan’da siyaset yapamaz, iktidar da olamaz. Onun için yönetim olmak isteyen güçler hep Amed’i ifade etmek zorunda kaldılar. ‘Avrupa Birliği’nin yolu Amed’den geçer’ diyenler Amed’e yoğun saldırılarıyla ön plana çıktılar. Pratik boyutuyla Kürt karşıtlığı, irade kırma, kriminalize etmeye yönelik süreci işlettiler. Kürt sorunun barışçıl çözümünden ziyade Kürt sorununa güvenlikçi çözümler üreterek, kendilerince çözüm bulmaya çalıştılar.”
‘ÇÖZÜM’ DAVETİ
Kılıçdaroğlu’nu, söz sözlerinin anlam bulması için “Kürt sorununu çözmeye” davet eden Ceylan, “Kılıçdaroğlu’nu samimiyete davet ediyoruz. Onu daha önceki siyasi iktidarların pratiğine düşmemeye davet ediyoruz. Kürt halkının taleplerine kulak asın ve onların taleplerine saygı gösterin. Kürtlerle beraber çözüm süreçlerinin altına imza atın. Kürt halkı için bu tür söylemlerle şirin görünmenize gerek yok. Gerçekten de hem Kürdistan’ın sorunları için hem de Türkiye’nin sorunlarıyla ilgili çözüm perspektifiniz var ise, bunu samimi bir şekilde ifade edin. O zaman Kürtler de HDP de bunu görür” değerlendirmesinde bulundu.
‘ANLAMLI AMA YETERLİ DEĞİL’
HDP İl Eşbaşkanı Gülistan Atasoy ise, Kürt sorunun çözümsüzlüğünden kaynaklı demokrasi sorununun yaşandığını belirtti. Atasoy, daha önceki açıklamalara işaret ederek, “Sadece seçim endeksli ya da günü kurtarmaya yönelik bir söylem Kürtlere değil tüm Türkiye halklarına kaybettirmiştir. İktidarın Kürt sorununu yeniden düşmanlaştırdığı bir dönemde Kılıçdaroğlu’nun bu sorunu yeniden dile getirmesi ve ele alması anlamlıdır. Ama yeterli değildir. Çünkü bu sorunun gereklilikleri meseleyi her yerde aynı samimiyetle dile getirmektir. Eğer Kılıçdaroğlu Amed’e gelmeden önce bu sözü sarf ediyorsa ve ondan önce başka bir yerde ‘Kürdistan yoktur’ diyorsa CHP hala yıllardır bu noktadaki siyasi paradokstan kurtulamamıştır demektir” diye konuştu.
‘MUHATAPLARI DAVET EDİN’
Farklı kentlerde farklı sözlerle sorunların çözülmeyeceğinin altını çizen Atasoy, şunları söyledi: “Kürt sorunu artık Türkiye sınırları içerisinde değil artık uluslararası mesele haline geldi. Eğer Kürt sorunu Türkiye’nin hem iç hem de dış politikasını belirleyen bir noktaya gelmişse bu söylemin seçim endeksli bir söylemle sınırlı kalması gerekir. Bu Kürt ve Türkiye halklarına bir şey kazandırmaz. Bu işin çözümü, gerekli muhatapları gerekli zeminlerde birlikte olmaya davet etmekle başlar. Kılıçdaroğlu’nun bunların ötesine geçen bir pratik zemini önüne net bir şekilde koyması gerekiyor. CHP’nin buradaki samimiyeti önümüzdeki siyasal süreci ciddi anlamda belirleyecektir.”
MA / Ergin Çağlar