Başarıya giden yolda engelleri aşmak ve kalemlerini güçlü bir ses haline getirmek, genç yazarlar için cesaret verici bir yolculuktur.

Derya Avşar, hem Kürt hem de bedensel engelli bir kadın yazar olarak bu yolda ilham verici bir örnek oluyor. Yazılarıyla yaşamın derinliklerine inen ve toplumsal meselelere duyarlı bir bakış açısı sunan Avşar, hem kendi kimliğini hem de yaşadığı toplumun sosyal ve siyasi dinamiklerini eserlerine yansıtıyor. Genç yazarlara ve engelli bireylere yaptığı önerilerle, sadece edebi bir ses değil, aynı zamanda toplumsal bir ses olarak öne çıkıyor. Derya Avşar’ın hikayesi, engellerin ötesinde umut ve ilham dolu bir geleceğin kapılarını aralıyor.

Derya Avşar merak edilenleri bizler için cevapladı:

Yazma yolculuğunuzda engellerle karşılaştınız mı? Eğer öyleyse, bu zorlukları nasıl aştınız?

“Elbette karşılaştım. Fakat zaten yazım hayatına başlamak, başlı başına engellerle karşılaşmak demektir.

Öncelikli olarak fikir çatışmaları oluyor. Bu çatışmaların üstesinden gelebilmek için tarafsız ve objektif bir yol izlemeniz gerekir. Kitap ve vb. Çalışmaları yayımlamak konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Baskı konusunda yazar ve şairlerin emekleri neredeyse heba ediliyor ve tamamıyla ticari kısmı ağır basıyor.

Günümüzde yüz elli sayfalık bir kitap oldukça maliyetlidir. Dizgi, kapak, editör, mizanpaj, ISBN, bandrol vs. Çalışmalar bu maliyetin dışında kalıyor üstelik! Ve tabi bir de tanıtım ve dağıtım kısmı var, Bu da ayrı bir maliyet ve bütçe istiyor. Fuarlara katılmak da yine yazarın kendi cebinden bir harcama yapmasıyla mümkün oluyor. Bütün bu zorlukları aşmamdaki en büyük etken başarılı bir kalem olmamdır. Edebiyat bağlamında, girdiğim her kapıdan başarılı bir şekilde çıktım. Katıldığım uluslararası UNESCO ödülü öykü dalında ikinci oldum. Yine farklı bir öyküyle katıldığım uluslararası öykü dalında beşinci oldum. Ve uluslararası İngilizceye çevirisi yapılan iki şiirimle Türkiye’yi temsil ettim.

Dolayısıyla başarılı olmak önünüzü açıyor. Dünyada ilk kez %30 telif hakkı olan bir yazarım. Yayıncım ile sözleşmem bu şekilde oldu: İki şiir kitabını ve bir öykü kitabı %50 indirimli istediğim kadar alma hakkına sahibim. Ayrıca her kitabımdan 30’ar adet toplamda 90 adet kitap ücretsiz gönderildi. Başarıyı takip eden şeyse; ahlak, saygı ve doğruluktur. Başkasının gölgesi adı altında yol alanların kendilerine ait bir alanları ve başarıları olamaz. Örneğin ünlü birini taklit eden birisi başarıya ulaşamaz. Bayrağı, Atatürk’ü, dili dini kullananlar başarılı olamazlar. Başarılı insanların kendi alanları ve kendilerine has çizgileri olmalıdır.

Engel diye görülen şey, başkalarının belirttiği katı kurallardır. Kuralları alt üst eden tek şey, gerçeğe giden doğruluktur.”

Kürt kültürü ve yaşadığınız toplumun sosyal ve siyasi dinamikleri yazılarınızı nasıl etkiliyor?

“Kürt kimliğim benim gerçeğimdir. Ancak bu kimlik beni hiç bir zaman farklı kültürlerden uzaklaştırmadı. Her kültür bir zenginlik, bir ahenktir. Öteki olmadan, öteki bakmadan bütün kültürleri yaşamak gerekir.

Her kültürün kendisine has bir mihenk taşı vardır. Bu mihenk taşı insanın özüdür. Artık Kürt Türk kavramları yerini bütünsel bir temaya bırakmalı… İnsanları çatıştırmak, teraziye koyup tartıp biçmek, siyasi bir stratejidir. İyi bir kalem bütünsel düşünen kalemdir.

Ne sosyal ne de siyasal etkenler benim cesur duruşumu, kalemimi bozamaz. Eleştirel yazılarımdan ötürü yargılandım bir yıl üç ay ceza aldım. İki kez para cezası ödedim. Asla ve asla taraf tutarak gerçeğe erişilemez. Gerçek bir yazar, toplumun eşitliği için öncülük eder. Ben eşitlik ilkesine aykırı ve ters gördüğüm, takım tutar gibi taraf turan kalemleri reddediyorum. Çünkü çıkarı için taraf tutanlardan yazar olmaz.

Sosyal ve siyasi etkenlerden bağımsız olarak cesur bir duruş sergilemekten bahsettim. Ancak, Kürt kimliğim ve yaşadığım toplumun dinamikleri, yazılarıma derin bir şekilde yansımaktadır. Bu kimlik ve çevresel etkiler, kaleme aldığım her cümlenin altında yatan bir güçtür. Bu güç, beni sadece bir yazar olarak değil, aynı zamanda bir aktivist olarak da hareket etmeye yönlendiriyor. Toplumsal eşitlik ve adalet için kalemi kılıç gibi kullanmak, benim için sadece bir tercih değil, aynı zamanda bir sorumluluktur.”

Eserlerinizde hangi temaları işlemeyi tercih ediyorsunuz ve neden?

“Eserlerim de işlediğim tema hayata dairdir çünkü ben hayatı muhatap alıyorum. Hayat kapsayıcıdır. Bütünseldir.

Ana başlıklar olarak işlediğim temalar şöyle:
Doğa, insan, hayvan, hak, hasret, özlem, ayrılık, barış, özgürlük, duygu, güven, sevgi, umut, sanat vs…

Doğa ve insan arasındaki ilişki, eserlerimde sıkça işlediğim bir tema olmuştur. Bu ilişkiyi, doğanın güzelliklerine ve insanın doğa üzerindeki etkisine odaklanarak ele alırım. Ayrıca, insan duyguları ve ilişkileri de eserlerimde merkezi bir tema olarak yer alır. Sevgi, güven, umut gibi duyguları ve insanların birbirleriyle olan etkileşimlerini işlemek, yazılarımın temelini oluşturur.

Ayrıca, adalet, özgürlük ve barış gibi evrensel değerler de eserlerimde sıklıkla vurgulanır. Bu değerler, toplumların bir arada yaşaması ve insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde temel bir rol oynar. Bu nedenle, eserlerimde bu temaları işlemek, insanların daha iyi bir dünya için mücadele etmelerine ilham vermek amacıyla önemlidir. Tüm bu temaları işlememdeki nihai amaç, okuyuculara derin düşüncelere ve duygusal deneyimlere yol açmak ve onları insanlığın ortak deneyimleri üzerinde düşünmeye teşvik etmektir. Bu yolla, yazılarımın sadece bireysel bir ifade olmaktan öte, toplumsal bir etki yaratmasını umarım.”

Genç yazarlara veya engelli bireylere ilham vermek için ne tür tavsiyeleriniz olabilir?

“Öncelikle kendilerine güvensinler. Yetenekleri doğrultusunda bir yol izlemine girsinler. Başarılı olmak için, yaşama ne kattığı noktasında yoğunlaşıp üretsinler. Çünkü üretilen her şey yaşama, hayata insana faydalı değildir. Örneğin silah üretimi ve benzeri üretilen şeyler zararlıdır. Üretime ham maddeden başlamak gerekir. Çünkü ham maddeyi şekillendiren ilk kişi siz olursunuz.

Her zaman vicdani ve ahlaki boyutta yaşamak lazım. İnsanın ilk kimliğini davranışı, duruşu ve ahlakı oluşturur. Vicdani ve ahlaki değerlerin önemine vurgu yapmanız, sadece yazılarıyla değil, aynı zamanda yaşamlarıyla da örnek olmaları gerektiğini ifade eder. Bu değerler, bir yazarın ve bir bireyin karakterini şekillendirir ve eserlerine derinlik katar.

Son olarak, ilk kimliklerini davranışları, duruşları ve ahlaklarıyla oluşturmaları gerektiği yönündeki tavsiyeniz, genç yazarların ve engelli bireylerin kişisel gelişimlerine ve toplumsal etkilerine odaklanmalarını teşvik eder. Bu tavsiyeler, sadece yazma alanında değil, aynı zamanda genel yaşamda da rehberlik edici niteliktedir.” (İdris Yayla)