Depremde tutuklu olmak: Kızının cenazesine katılamadı

PAYLAŞ - BEĞEN

HATAY – OHAL kapsamında çıkarılan kararname ile davaların 6 Nisan’a ertelenmesinin en fazla kadınları etkilediğini belirten avukat Mehtap Sert, “Bu ülkede kadın olmak uyanamadığımız kabus gibi” diyerek özsavunmada bulunduğu için tutuklu Hava Zor’un yaşadıklarını anlattı. 

Maraş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında yayımlanan kararname ile yargı alanındaki dava açma, icra takibi, başvuru, şikayet, itiraz gibi süreler 6 Şubat’tan itibaren 6 Nisan 2023’e kadar durduruldu. Kararın en fazla etkilediği kesimlerin başında ise kadınlar geliyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu üyesi avukat Mehtap Sert, kadınların hem tutuldukları cezaevlerinde hem de dışarıda en yasal haklarını dahi kullanamadığını belirtti.

SÜREÇ KADINLARI ETKİLİYOR 

Deprem bölgesinde boşanma aşamasındaki kadınların bu kararla mağduriyetlerinin ikiye katlandığını söyleyen Sert, “Adli süreler Nisan’a kadar durmasına rağmen 6284 sayılı yasanın süresi işliyor. Kadınların aldırdığı uzaklaştırma kararının süresi sona erdiği için tekrar uzatmak için adliyeye gidilmelidir. Boşanma davası açan, kendisine ev tahsis edilen deprem mağduru kadınlar var. Tapu erkeğin üzerine olduğu için deprem yardımları erkeklere yatırılıyor. Anlaşılacağı üzere yine mağdur kesim kadınlar oluyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bu soruna bir çözüm bulması gerekir” diye belirtti. 

ŞİDDET DEPREM SÜRECİNDE SÜRDÜ 

“Bu ülkede kadın olmak uyanamadığımız bir kabus gibi” diyen Sert, bu kabusun deprem sürecinde de devam ettiğini söyledi. Özellikle İskenderun T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan ve depremde yakınlarını kaybeden tutuklu kadınların cenazeye katılma gibi yasal hakkının gasp edildiğini kaydeden Sert, özsavunmada bulunarak eşini öldüren Havva Zor’un depremde kızını kaybettiğine dikkat çekerek, ekledi: “Havva Zor, depremde kızını kaybetti. O kadar cezaevi idaresine yalvarmasına rağmen yasal hakkı olan cenazeye katılıma izni verilmedi. 20 Şubat’a kadar avukat görüş yasağı olduğu için teselli bile edemedik. 20 Şubat’ta ziyaret ettiğimde morfinle uyuşturmuşlardı. Sadece göğsüne ve dizine vuruyordu. 2 Mart’ta açık görüşü vardı. Geriye kalan tek çocuğunu görecekti. Ama o hafta yeni bir deprem oldu. Akabinde Erzincan Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne nakil edildi. Günler süren nakilin ardından şimdi tek kişilik hücrede. Yasal olarak hücrede kalmasını gerektiren bir durumu yok. Çocuğunun birini kaybetmiş, sevdikleri ile acısını paylaşmasına izin verilmemiş, yaşayan tek çocuğuna sarılamamış bir anneyi hücreye koymanın bir tek nedeni olabilir; erkek-devlet şiddeti afette bile tarihsel görevine devam ediyor. İşkence insanlık suçudur. Şiddetinize inat dayanışmaya, yeni yaşamı inşa etmeye dair inadımız devam ediyor.”