Siirt Belediye Eşbaşkanı Sofya Alağaş’a gazetecilik faaliyetleri döneminde açılan davada “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi.
Gazetecilik faaliyeti yürüttüğü dönemde hakkında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla dava açılan Siirt Belediye Eşbaşkanı Sofya Alağaş’ın yargılandığı davanın 7’nci duruşması görüldü.
Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, Sofya Alağaş katılmazken, avukatları Resul Tamur ve Pirozhan Karali Güler hazır bulundu. Diğer yandan Siirt Belediye meclis üyeleri, Siirt ilçe, belde belediye eşbaşkanları, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Siirt ve Amed il, ilçe örgütleri, Amed Barosu, Siirt Baro Başkanı Muhammet Alptekin, Almanya Büyükelçiliği, DEM Partili milletvekilleri de duruşmaya izleyici olarak katıldı.
Duruşma öncesi adliye önündeki polis yoğunluğu dikkat çekti.
‘BELEDİYE EŞBAŞKANI OLDUĞU İÇİN HIZLANDIRILDI’
Duruşmada ilk olarak savunma yapan avukat Resul Tamur, “Savunmalarımızı yaparken, hukuki bir mütalaaya karşı savunma yapmayacağız. Bir önceki celseye kadar dosyası olağan seyriyle ilerliyordu. Bir kısım karardan vazgeçilmesi geçen duruşmada, tanığın dinlenmesi bizde dosyaya ilişkin politik bir müdahale olduğu durumunu uyandırdı. Gazetecilik olması nedeniyle yargılandı, fakat davanın sonuçlandırılması arzusu, belediye eşbaşkanı seçilmiş olmasından ileri gelmektedir” dedi.
Mahkemenin Sêrt ve Amed’deki dosyalardan vazgeçtiğini hatırlatan Tamur, “Biz hem mahkemeniz açısından hem diğer mahkemeler açısından böyle bir uygulama olmadığını biliyoruz. Tamda bu nedenle olağan yürüyen bir sürecin aniden kesilmesi, bizde bu sürece, yargılamaya doğrudan siyasi bir müdahalenin olduğu kanısını uyandırdı. Gizli tanığın iddianameye konu edinilmeden dinlenmesi davaya politik müdahaledir” diye kaydetti.
‘ALELACELE SONUÇLANDIRILMAK İSTENİYOR’
10 Aralık 2024’te emniyetin kendiliğinden dosyaya tanığın ifadelerinin yer aldığı teşhis tutanağını gönderdiğine ve sonrasında bu gizli tanığın dinlendiğine dikkat çeken Tamur, “Dolayısıyla aceleyle geliştirilen bu durumda bize meselenin hukuki değil, politik bir mecradan yönlendirildiğini gösterir. Yine Savcı beyin mütalaa hazırladığı tarzı biliyoruz. Biz savcı beyin gerçekten dosyalara bakıp, kendine ait bir mütalaa çıkardığını biliyoruz. Ama bu kadar alelacele bir mütalaa olmuş ki, kopyalanmış bir mütalaa haline gelmiş. Kendi ifadelerini kullanma zamanı olmamış. Kendisine ait olmayan bazı cümlelerle bir mütalaa geliştirmiş. Bu da dosyanın nasıl alelacele sonuçlandırılmak istendiğini gösteriyor” ifadelerini kullandı.
MANİPÜLASYON YAPILMAYA ÇALIŞILIYOR
Kürt gazeteciler üzerindeki yargı baskısına dikkat çeken Tamur, “ Savcılık, gazetecilik faaliyetinin ana ekseni olan ana gündemine, diline, haberi yapma biçimine müdahale ediyor. Tek tip bir gazetecilik yaratmaya çalışıyor. Kürt gazeteciliği de tam olarak da bunun yanında kendini Özgür Basın olarak tanımlıyor. 144 bin 605 haber içinden sadece 104 haber çekilip bir görüntü oluşturup manipülasyon yaratılmaya çalışılıyor. Bu da bir cezalandırma arzusuyla hareket edildiğini gösteriyor” diye konuştu.
‘ÖDÜLLENDİRİLMESİ GEREKEN GAZETECİLER CEZALANDIRILIYOR’
Tecrit ile ilgili haberlerin de cezalandırılma gerekçesi yapılmak istendiğini ifade eden Tamur, “Kamu otoritesinin hoşuna gitsin, gitmesin… ‘Neden bunların haberi yapılıyor’ demek sadece devletin yaptığı müdahaleyle bir sınır oluşturmadır. Kürt basını da tam olarak buna karşı bir duruş sergiliyor ve Kürt toplumu içerisinde yer alan her türlü haberi dünya kamuoyunun önüne koyuyor. Devlet Bahçeli tecridin kaldırılması gerektiğini söyledi. Bu Kürt gazetecilerin nasıl iyi bir faaliyet ortaya koyduğunu gösteriyor. Yani ödüllendirilmesi gereken gazeteciler cezalandırılıyor. Bu kavramların kullanımı cezalandırma gerekçesi yapılamaz. Öcalan yıllardır avukat ve ailesiyle görüştürülmüyor ve bunun adına tecrit deniyor. Dolayısıyla haberle uyumludur. Gazetecinin yaptığı haber, Yargıtay’ın genel uygulamaları çerçevesinde değerlendirdiğimizde doğru haberlerdir” ifadelerini kullandı.
Müvekkilinin evinin arandığı sırada gazetecilik faaliyetlerinde kullanılan malzemelere el konulmaması gerektiği halde el konulduğunu ve malzemelerden çıkan belge, bilgi ve fotoğrafların iddia makamınca delil olarak kullanıldığını belirten Tamur, bununda hukuka aykırı olduğunu kaydetti.
‘TANIK ‘AJAN’ OLDUĞUNU KABUL ETTİ’
Gizli tanığa işaret eden Tamur, “Ankara’da dinledi. Orada da gazeteciler yönelik beyanlarında bir avukat arkadaşımız sordu, ‘Siz bu faaliyetleri yürütürken devletle çalışıyor muydunuz?’ diye. ‘Evet’ dedi. Mahkeme başkanı şaşırdı, ‘Avukat Bey, sizin devletle çalışıp çalışmadığınızı soruyor’ dedi. Yine, ‘Evet’ dedi. Bu kişi devlet ajanıysa usule aykırı bir durum söz konusudur. ‘Sofya Alağaş’ın gazetecilik faaliyetlerini biliyorum’ dedi ve bunu örgüt faaliyetlerine bağlamak istedi” diyerek, tanığın çelişkili ifadelerini de hatırlattı.
Dosyanın karar çıkarılmasında müvekkilinin belediye eşbaşkanı olmasının etkili olduğunu ve hukuki bir karar görmek istediklerini belirten Tamur, müvekkili Sofya Alağaş’ın beraatını talep etti.
Avukat Pirozhan Karali Güler, mütalaaya katılmadıklarını söyleyerek, müvekkilinin “örgüt üyesi olmak” yönünde faaliyet yürüttüğüne dair bir delilin olmadığına dikkat çekti. Dosyada somut delil olmadığını belirten Pirozhan Karali Güler, müvekkilinin beraatını talep etti.
‘KAYYIMA KILIF UYDURMAYA ÇALIŞIYORLAR’
Eşbaşkanlara olmayan soruşturmalardan kayyım atamak için davalar açıldığını dile getiren Sofya Alağaş, davası olanların davalarını hızlandırıp, kayyım atamak için sonuçlandırdığını ifade etti. Kayyım atamaya kılıf uydurulduğunu kaydeden Sofya Alağaş, “Kendilerince bunu kılıfa uyduruyorlar. Bunun bir kılıfı olmaz. Masumiyet karinesi halen devam ediyor. Bu dosyada yerelde ceza almamız bu dosyanın sonuçlandığı anlamına gelmiyor. Halen istinaf, Yargıtay süreci var. Bütün bunlarla beraber baktığında davanın halen devam ettiğini görebiliyoruz. Ama yerel mahkemenin verdiği kararı gerekçe göstererek böyle bir uygulamaya gidiyorlar” ifadelerini kullandı.
Amed’de 22 gazeteci arkadaşıyla birlikte tutuklandığında bu davanın tamamıyla Kürt gazetecilere dönük yapılan bir operasyon olduğunu ifade eden Sofya Alağaş, “Daha sonra da bu operasyon devam etti. 1 yıl boyunca cezaevinde kaldık. Gazeteci arkadaşlarımdan dosyam ayrıldı. Bugün kayyım atayabilmek için böyle bir karar verdiyse bu mahkemenin de iradesine kayyım atamak demektir. Yoksa mahkeme hukuki bir şekilde bakabilseydi, bu dava bu durumda olmazdı” diye konuştu.
One comment
Comments are closed.