Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, partisinin kapatılma tehdidiyle hedef alınmasını değerlendirdi.
ANF’ye yaptığı değerlendirmede Bahçeli’nin HDP’nin kapatılması için çağrıda bulunmasına da değinen Oluç, bu söylemlerin iktidar blokunun ortak politikaları olduğunu kaydetti. Oluç, 6-8 Ekim dava dosyasının içeriğinin mesnetsiz olduğunu ve diğer davalar gibi bunun da parti çalışmalarını engellemeye yönelik olduğunu söyledi ve şunları belirtti:
‘SİYASİ KUMPAS’
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) son Demirtaş kararında da çok net olarak görünüyor. 2014’ten 2020’ye kadar olan bir süreci kapsıyor. Bu kararın en önemli yanlarından biri, HDP’ye karşı açılmış olan davaların siyasi kumpas davaları olduğunu tespit etmesi. Hukuk açısından bakıldığında işlenmiş suçlardan dolayı değil, HDP’nin çalışmalarını engellemek üzere siyasi kararlarla açılmış davalar. 6-8 Ekim dava iddianamesi de böyle bir iddianamedir. 22 Aralık’ta AİHM, Demirtaş kararını açıklamasının ardından 8 gün geçti ve 6-8 Ekim iddianamesini ortaya çıkardılar. Çünkü AİHM kararının tartışılmasını istemiyorlar, ama en önemlisi 6-8 Ekim iddianamesiyle HDP’yi tüm bileşenleri, ittifakları, kurum ve kuruluşlarıyla demokratik siyaset sahnesinden silmeyi yani bir tasfiyeyi hedefliyorlar. Sadece HDP’yi değil, Kürt siyasi hareketini kapsayan bir hedeftir.”
‘KÜRT HALKINA DÜŞMANLIĞIN VARDIĞI DÜZEY’
Oluç, 6-8 Ekim ile ilgili hazırlanan iddianamenin, İmralı görüşmelerinin yapıldığı bir dönemi, tüm aktörleriyle birlikte tasfiye etmeyi hedeflediğini de şu sözlerle aktardı:
“İddianame son derece mesnetsiz. Gizli tanıklara dayanan bir iddianame. Ama iktidarın bu davada ve başka davalarda da hukuk diye bir derdi yok. Eskiden kılıfına uydurmaya çalışırlardı, şimdi kılıfına bile uydurmaya çalışmıyorlar. Bu nedenle iddianamenin dolu ya da boş olması değil, bu iddianame ile ne hedefledikleri önemli. Bir dönemin, bir sürecin kadrolarını, seçilmişlerini, belediye eşbaşkanlarını tasfiye etmeyi hedefleyen bir iddianame bu. Hukuk alanında hukukçular cevabını tabii ki verecek. Politik alanda verilmesi gereken cevap, bu iddianamenin aslında bir dönemi ve esas itibarıyla çözüm sürecini, İmralı ile görüşmelerin yapıldığı bir dönemi bütün aktörleriyle silmeyi hedefleyen bir iddianame olduğudur. Politik alanda biz bunun nasıl bir anlayışla hazırlandığını, hangi dönemin tasfiye edilmek istendiğini, Kürt halkına yönelik düşmanlığın hangi düzeye vardığını, Kürt sorununun demokratik, barışçıl yollarla çözümünden nasıl uzaklaşıldığını, bir sürecin nasıl sona erdirildiğini uzun uzun anlatacağız.”
‘İYİ POLİS, KÖTÜ POLİS!’
Parti kapatma konusunda AKP ve MHP arasındaki rollere dikkat çeken Oluç, şunları söyledi:
“Bu çelişkiler bizi çok fazla ilgilendirmiyor. Bir Cumhur İttifakı var, AKP ve MHP bu ittifakın parçaları ve bu ittifak şu anda iktidarda. İktidarın ortağı bir parti olan MHP ‘HDP kapatılsın’ kampanyası yapıyorsa, hatta ‘Yargıtay başsavcılığı davayı açmayacaksa biz başvuruda bulunacağız’ noktasına getiriyorsa, biz bunu iktidarın ortak politikası olarak değerlendiririz. Aralarındaki fark MHP’nin Kürt toplumunun herhangi bir kesiminde siyasi karşılığı olmamasıdır. Kürt coğrafyasında MHP’ye oy verenler sadece özel harekatçılar, polisler yani HDP’ye yönelik saldırıyı sürdüren kişilerdir. Ama AKP, Kürt seçmenden de kısmen oy almaktadır. Dolayısıyla bu seçmendeki oy kaybını da görmektedir. Daha fazla kaybetmemek için bu konuda ‘iyi polis’ rolünü oynamaya çalışıyor. ‘Kötü polis’ rolü de MHP’ye verilmiştir.”
‘TAVİZ VERMEYİZ, PLANLARIMIZ VAR’
Oluç, MHP’nin kaybettiği milliyetçi oyları geri kazanmak için HDP’yi hedef aldığını da şöyle ifade etti:
“AKP’nin meclisteki bir grup başkanvekili parti kapatılmasını doğru bulmadıkları yönünde demeç verirken, diğer grup başkanvekili ‘HDP kapatılmadır’ diye demeç veriyor. Bu sürecin karmaşıklığını gösteren bir şeydir. MHP, anketlere göre barajın gerisinde olan bir parti. Aynı zamanda MHP, iktidarın bir parçası olduğu ve irtifa kaybettikleri için oy kaybını frenlemenin en uygun yolu olarak HDP’yi kapatma davası açtırarak, HDP ile uğraşarak, ırkçılığı sürdürerek kendi tarafını tekrar konsolide etmeye çalışıyor. Genel olarak baktığımızda bu Türkiye’deki demokratik siyasete vurulan ağır bir darbe olacaktır. 5 defa daha önce bizimle aynı kulvarda mücadele eden partiler kapatıldı. Sonunda Kürt sorununda herhangi bir çözüme ulaşılmadı. Bu kulvarda mücadele eden her parti, kapatmalardan sonra daha da güçlenerek mücadeleyi sürdürdüler. Biz demokratik siyaset konusundaki kararlı duruşumuzu sürdürürüz, bundan taviz vermeyiz. Bu doğrultuda bizim de kendi planlarımız var. Politik olarak da demokratik meşruiyet açısından da bu kapatma bizim elimizi zayıflatmaz, güçlendirir. İktidarı da yargıyı da aklıselime davet ediyoruz. Türkiye’nin herhangi bir sorunu siyasi parti kapatmakla çözülmüyor.”
‘DERTLERİ KÜRT SİYASETİNİ YOK ETMEK’
AKP-MHP blokunun amacının Kürt siyasetini demokratik alanda yok etmek olduğunu kaydeden Oluç, buna izin vermeyeceklerini söyledi. Oluç, şöyle konuştu:
“2015 yılında Erdoğan ‘400 vekil verin, bu iş bitsin’ demişti. 400 vekil istemelerinin nedeni anayasayı tek başlarına değiştirecekleri bir sonuca ulaşmaktı. HDP’ye karşı sürdürülen yoğun mücadelenin nedeni de buydu. 2015 Haziran’da HDP çok büyük bir başarı elde etti. Kasım seçimlerine giderken de amaçladıkları HDP’yi baraj altı bırakmaktı, yine olmadı. Şimdi yine aynı şeyi yapıyorlar. Belki seçim ve siyasi partiler yasasında da değişiklikler gündeme getirecekler. HDP’nin demokratik siyaset alanından tasfiye edilmesi için ellerinde yapabilecekleri ne varsa kullanacaklar. Dertleri, Kürt siyasetini demokratik alanda yok etmektir. 6 buçuk milyon seçmenimiz var, 20 milyona yakın insanı temsil ediyoruz. Partiyi kapatınca bu insanları ne yapacaksınız? Nereye göndereceksiniz? Bunun bir cevabı var mı? Bu insanların kendi politikaları, kendi talepleri, kendilerini yönetecek insanları seçme hakları var. Kürt halkı tabii ki de bu talepleri doğrultusunda hareket edecek.
HDP Türkiye’de siyasi dengeleri değiştirecek ve belirleyecek bir güce sahip. Parti kapatmanızla bu insanlar demokratik siyasetten uzaklaşmaz. Nasıl bir yol bulunacak, hep beraber göreceğiz. Bizim de elbette ki hazırlıklarımız var. Demokratik siyaset alanından bizi tasfiye etmelerine izin vermeyeceğiz.
Şu an ki bütün yönetici ve milletvekili kadrolarının hepsini cezaevine koyabilirsiniz, ama arkadan dalga dalga, yeni, genç, pırıl pırıl, mücadele azmi ile dolu kadrolar geliyor. Bu mücadele insanları cezaevine atmakla, yasaklamakla, susturmaya çalışmakla bitecek bir mücadele değil. HDP, kapısına kilit vurulacak bir dükkan değil, koskoca bir halk hareketidir.”