Hüda Kaya: Ramazan ayına salgının ve zulümlerin gölgesinde girmiş bulunuyoruz

PAYLAŞ - BEĞEN

Demokratik İslam Kongresi (DİK) Eş Sözcüsü ve HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, Ramazan ayı vesilesiyle yaptığı açıklamada, ‘adil yargılanma’ talebiyle başladığı ölüm orucunun 297’inci gününde yaşamını yitiren Mustafa Kolçak’ı ve  Kolçak’ın talebini reddeden yetkililerin tutumunu eleştirdi.

‘İFTİRAYA UĞRADIM’ DİYE FERYAT EDEREK SESİNİ DUYURMAYA ÇALIŞTI’

Ölüm orucunda hayatını kaybeden Mustafa Kolçak için “Biliyoruz ki Ramazan ayı, oruç ve Kur’an ayıdır. İnsanlık serüveninde bazı zaman aralıklarında gerektiğinde insanlığa çeşitli ilahi müdahaleler olmuştur. Özellikle toplumlar adaletten, doğruluktan, barıştan ve huzurdan uzaklaştığında. Egemenlerin zulmü altında kadınlar, köleler, emekçiler, tüm ezilenler kurtuluş gayretlerinde çaresiz kaldığında toplumsal önderler ile direniş formülleri ortaya koyduklarını görüyoruz.

Bu yılın ilk Ramazan gecesinin maneviyatını teneffüs etmeye çabalıyorduk ki aylardır zindanlarda ‘İftiraya uğradım. Adalet istiyorum. Adil yargılama istiyorum’ diye feryat ederek ölüm orucuyla sesini duyurmaya çalışan Mustafa Koçak adındaki bir gencimizin yaşamdan koptuğunu öğrendik” ifadeleri kullandı.

‘SALGININ VE  ZULÜMLERİN GÖLGESİNE RAMAZAN AYINA  GİRMİŞ BULUNUYORUZ’

Yeni tip koronavirü (Covid-19) salgını nedeniyle evlerde iç benliğimize zorunlu bir dönüş yaptığımızı belirten Hüda Kaya, Ramazan ayının amacına uygun bir bireysel ve toplumsal öze dönüş düşüncesini kavramaya bir fırsat olduğunu söyledi:

Tarihi zamanlardan geçiyoruz. Her açıdan, toplumsal ve bireysel sorumluluklarımız daha görünür ve kaçılamaz olmakta.

Tüm dünyayı saran bir salgının ve hücrelerimize kadar hissettiğimiz zulümlerin gölgesinde 2020’nin Ramazan ayına girmiş bulunuyoruz.

Bu atmosfer içerisinde henüz bu yılın ilk Ramazan gecesinin maneviyatını teneffüs etmeye çabalıyorduk ki aylardır zindanlarda ‘İftiraya uğradım. Adalet istiyorum. Adil yargılama istiyorum.’ diye feryat ederek ölüm orucuyla sesini duyurmaya çalışan Mustafa Koçak adındaki bir gencimizin de yaşamdan koptuğunu öğrendik.

‘TOPLUMSAL UYANIŞA NEDEN OLMASINDAN KORULDUĞU İÇİN DİN BOŞ VE KOF HALE GETİRİLDİ’

Biliyoruz ki Ramazan ayı, oruç ve Kur’an ayıdır. İnsanlık serüveninde bazı zaman aralıklarında gerektiğinde insanlığa çeşitli ilahi müdahaleler olmuştur. Özellikle toplumlar adaletten, doğruluktan, barıştan ve huzurdan uzaklaştığında. Egemenlerin zulmü altında kadınlar, köleler, emekçiler, tüm ezilenler kurtuluş gayretlerinde çaresiz kaldığında toplumsal önderler ile direniş formülleri ortaya koyduklarını görüyoruz.

Egemenler her zaman dinin toplumsal uyanışa ve dirilişe yol açmasından, bu mesajlarla halkın ve ezilenlerin gerçeğin farkına varmasından korkmuşlar ve özünün anlaşılmadan, dini sadece şekil ve ritüllerle uğraşılan, aklı kullandırmayan, düşünmeyi, sorgulamayı yasaklaştıran bir hale döndürerek kitleleri zihnen köleleştirmişlerdir.

İşte tüm değerler ve kavramlar özünden koparılarak içi boş ve kof bir din haline getirildiğinden Ramazan da bu olumsuzluklardan nasibini almıştır.

‘VİCDANI BOZAN HER ŞEYİN İMANI DA BOZDUĞU UNUTULDU’

Kişiler kendi oruçlarının derinliğini keşfedeceği yerde kimin oruç tutup tutmadığıyla daha çok ilgilendiler. Oruç ile kendi yaşam ve eylemlerimizi muhasebe etmek ve hakikatte derinleşmek, yoksulları ve özgürlüğünden mahrum olanların eşitlik ve insanca yaşam şartlarını nasıl gerçekleştirebilmeliyiz diye insanca ve gerçek ibadetlerin farkına varmak yerine lüks iftar ve israflarla, saray ve saltanat şaşasıyla, zenginin zengini ağırladığını gördük iftarlarda.

İnsanlığı, vicdanı bozan her şeyin imanı da bozduğu unutuldu, çikletlerin ve tükürüğün orucu bozup bozmadığını anlatmakla bitiremediler yıllardır televizyonlarda.

Bugün geldiğimiz noktada Covid-19 denilen salgın bizi evimize, odamıza, iç benliğimize zorunlu olarak döndürdü. Ve Ramazan ayının amacına uygun bir bireysel ve toplumsal öze dönüş düşüncesini kavramaya bir fırsat şu an hepimiz için.

RAMAZAN’I BİR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA AYINA DÖNDÜRME ZAMANIDIR

İhtiyaç sandığımız pek çok şey olmadan da yaşayabildiğimizi fark ettik. Savaşların ne kadar anlamsız, zenginliğin, aşırı tüketimin savaş kadar korkunç olduğunu gösterdi. Irk, dil, din, renk, mezhep, cinsiyet ayrımı olmadan sadece insan olmanın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlattı. Betonlaşmanın, inşaatın kutsandığı, AVM’lerin kutsal mabetlere dönüştüğü ortamda toprağın, üretimin, doğanın ve doğalın nasıl vazgeçilemez olduğunu gösterdi.

Kâbe başta olmak üzere Camiler ve tüm kutsal mekânlar kapandı zira insanlık yeryüzünün zaten mescit olduğunu unutmuştu.

Ramazan’ı bir yardımlaşma ve dayanışma ayına döndürme zamanıdır. Düşünme, anlama, anlamlandırma, dirilme, paylaşma ayıdır. Yanı başımızdaki ihtiyaç sahiplerini araştıralım sahip çıkalım. Biz bir şey yapamıyorsak yapabileceklere yol olalım.

Ramazan ayına zulümle, adaletsizliklerle girdik. Biz gayret eder gerekeni yaparsak sonundaki bayramı hak edebiliriz.

Bu niyet ve temennilerle tüm insanlığın ihtiyacı olan toplumsal ve küresel barışa ve hakikate vesile olmasını diliyoruz.

Leave a Reply