Efrînli Hacer Xelîl Yusuf, Türk zindanlarında 30 yıl süren tutsaklığın ardından Rojava Devrimi ile buluştu. Hacer Xelîl Yusuf, “Rojava Devrimi benim için sevincin ve onurun yeridir” dedi.
Hacer Xelîl Yusuf, üç yıllık gerilla mücadelesi ve 30 yıllık zindan direnişi sonrası döndüğü Rojava’da, Efrîn’in işgal edildiği gerçeğini düşünmekte oldukça zorlandığını belirterek, “Halen kendimi nefessiz hissediyorum. Zindanın intikamını; Efrîn’e onurlu bir dönüşle de alacağız” diye konuştu.
Rojavayê Kürdistan’ın Efrîn kentinde 1970’te dünyaya gelen Hacer Xelîl Yusuf, yurtsever ailesine gelen Apocular sayesinde küçük yaşlarda Kürt Özgürlük Hareketi’ni tanıdı. Henüz 14-15 yaşlarındayken çalışmalara dahil oldu, bir süre sonra da PKK’ye katıldı ve 1992’de Beka’da Mahsum Korkmaz Akademisi’ne geçti. Akademi kapandıktan sonra ülkeye dönme kararı alınınca Heftanîn’e gitti. Orada başlayan savaşın ardından Botan bölgesine geçip yaklaşık üç yıl Omeriya bölgesinde kaldı. Şirnex’ın Hezex ilçesinde Ekim 1995’te bir ihbar sonucu esir düştü.
BİR AY İŞKENCEYE MARUZ KALDI
ANF’ye konuşan Hacer Xelîl Yusuf, Kürdistan tarihinde her zaman direniş ve ihanet çizgisinin varlığını hatırlatarak, esaret sonrasını şöyle anlattı: “Gözaltındayken, bir ay işkence gördüm. Onların ‘Bu mayınlı sınırları nasıl geçtin?’ sorusuna, tüm inancımla ‘İsteyen insan yer üstünde ya da yer altında muhakkak bir yolunu bulur ve gelir’ yanıtını verdim. Bu yanıt üzerine, dişlerimi kırdılar. O anda bu şiddetin ne anlama geldiğini kendime sordum. Tabii bunun cevabını daha sonra zindandayken bilince çıkardım. O an verdiğim cevap, ‘Sizin sınırlarınız bizim için anlamsızdır’ anlamına geliyordu.
BİR DEVRİMCİ ZİNDAN NASIL YAŞAYABİLİR?
Dağlarda yürütülen gerilla direnişi zindanlarda da sürdürüldü. Zindana ilk girdiğimde ‘Bir devrimci zindanda nasıl yaşayabilir?’ derdim. Bir devrimci bunu kabullenemezdi; ancak zamanla zindanda nasıl ayakta durulması, yaşama nasıl anlam verilmesi, Önderliğin emeğine ve şehitlerin fedakârlığına layık olunması gerektiğini esas aldık. Yine esas alınması gereken en önemli şey, insanın kendi ayakları üzerinde nasıl duracağıydı. Yaşama anlam vermek, Önderliğin emeğini göz önünde bulundurmak, Kürt Özgürlük Hareketi’nin nasıl kalıcılaşması gerektiğini anlamak, zindan direnişlerinin bizlere bıraktığı mirasa nasıl sahip çıkmamız gerektiğini düşünmek, hep yol gösterici oldu. Yaratılan değerlerle yaşamayı hep hatırlıyorduk.
30 YILDA DEFALARCA SÜRGÜN
Esaret sonrası Amed’deki zindana götürüldüm ve orada iki yıl kaldım. Sonra tam 14 yıl tutulacağım Midyat’taki cezaevinde Temmuz 1997’de sürgün edildim. 2012’deki açlık grevi sırasında, 21 Aralık’ta 10 kadın arkadaşla birlikte Gebze’ye sürgün edildik; orada 8 yıl kaldım. 2021’de Kayseri’ye sürgün edildim; yaklaşık dört buçuk yıl sonra zindandan çıktım. Serbest bırakıldıktan sonra dört gün yabancıların kaldığı bir kampta tutuldum; 5. günde Suriye sınırından bırakıldım ve ailem beni karşıladıktan sonra Rojavayê Kurdistan’a geçtim.”
ACI, ÖRGÜTLÜ BİR GÜCE DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR
Zindan süreci boyunca Önder Apo’ya yönelik 9 Ekim 1999 Uluslararası Komplosu’nun başlangıcından esir alınmasına (15 Şubat), buna bağlı olarak “Güneşimizi karartamazsınız” eylemlerine kadar birçok evreyi karşıladıklarını belirten Hacer Xelîl Yusuf, şunları söyledi: “Mücadeleye olan inançla insan, acısını örgütlü bir güce dönüştürebilir. Zindan duvarları arasında yaşamaya anlam yüklemek başlı başına bir direniştir. Mazlum, Kemal, Hayri, “Dörtlerin Gecesi” ve partimizin ilk çıkışında kadın mücadelesinin öncüsü Sakine Cansız’ın direnişini anlamak, tümüyle onlarla yaşamaktır. Evet, zindandasın; ancak yüreğin, ruhun olmak istediğin yerde olabilir. Mücadele akışkan bir yaşamdır. Önce sevmek, sonra anlam yüklemek, anlam yükledikten sonra da ona göre gereken mücadeleyi vermek gerekir.”
33 YIL UZAK KALIŞIM FİLM ŞERİDİ GİBİ GEÇTİ
30 yıllık esaret sürecinden sonra döndüğü topraklarda kadın öncülüğünde yapılan devrimi ilk kez yakından gören Hacer Xelîl Yusuf, duygularını şu cümlelerle ifade etti: “Rojava’ya gelirken Halep yolculuğumda, topraklarımdan 33 yıl uzak yaşadığım zaman dilimi, bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Rojava Devrimi benim için sevincin ve onurun yeriydi; aynı zamanda çok duygusal bir durumdu. Örneğin ilk gelişimde araçtayken etrafa bakıyordum; sanki ağaçlar, toprak, taşlar, yıkık evler ve halk bana devrimle ilgili bir şeyler söylüyordu. Kendi toprağımda Önder Apo’nun fotoğraflarını görmek bir başka duygu; şehitlerin önünden geçerken saygıyla eğiliyorum, çünkü tüm bu değerler emek ve şehitlerin kanıyla elde edildi. Emek veren herkese minnettar olduğumu belirtmek istiyorum. Onların yarattığı yaşam ve koşullar uğruna demokratik bir Suriye, özgür bir Kürdistan ve bu kutsal topraklarda yaşayan halklar için an be an mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu mücadele duygusu çok kutsal bir duygudur; hâlâ bu heyecanı yaşıyorum. Duygular tam tarif edilemez belki ama içinden geçtiğimiz sürece sahip çıkmak ağır bir sorumluluk yüklüyor.”
EFRÎN’DEN DOLAYI KENDİMİ NEFESSİZ HİSSEDİYORUM
Efrîn’in işgal edildiği gerçeğini düşünmekte oldukça zorlandığını belirten ve Efrîn’in direnişçi, örgütlü ve değerlere bağlı bir bölge olduğunu hatırlatan Hacer Xelîl Yusuf, “Efrîn işgal gerçekliğinden bahsetmek çok zor; hala kendimi nefessiz hissediyorum. Öyle olmamalıydı; bazen küçük eksiklikler büyük kayıplara neden olabiliyor. Efrînli bir kadın olarak, Efrîn halkına karşı öz eleştirim onurlu bir dönüşle olacaktır. Aynı şekilde işgal edilen Serêkaniyê ve Girê Spî ile Cerablus için de bu geçerlidir. Bu topraklar bizim toprağımız, Suriye ve Rojava halkının toprağıdır. Burada yaşayan tüm bileşenler bu ülkenin sahibidir” dedi.
ZİNDANIN İNTİKAMI EFRÎN’E DÖNÜŞLE OLUR
Önder Apo’nun başlattığı Barış ve Demokratik Toplum süreci temelinde mücadeleyi sürdüreceklerini belirten Hacer Xelîl Yusuf, şunları dile getirdi: “Önder Apo’nun başlattığı atılımla, tüm Kürdistan ve Ortadoğu için kalıcı bir barış adına, üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeliyiz ve her şeye hazır olmalıyız. Biz Önderliğimizle özgür yaşamak istiyoruz. Zindanın intikamını; kendimizi örgütlemekle, özgür yaşam felsefesini anlamakla, halkların kardeşliğini ve ortak yaşamı zafere ulaştırmakla ve Efrîn’e onurlu bir dönüşle alacağız. Kendi ülkemizde onurlu bir yaşam sürdürmek kutsaldır.”